3 Mart 2010 Çarşamba

Yaşlara ve gelişim düzeyine uygun oyuncak seçimi

Yaşlara ve gelişim düzeyine uygun oyuncak seçimi
Oyun ve oyuncak çocuğun dünyayı, yaşamı, insanları ve kendisinin dünya içerisindeki konumunu güvenli bir ortamda keşfetmesini sağlar. Çocuğun fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişiminin en önemli kaynağı oyun ve oyuncaklardır. Çocukların işi oyun oynamaktır. Günümüzün bol seçenekli, bol reklamlı dünyasında çocuğunuzun gelişim düzeyine ve yaşına uygun, onu eğlendirirken geliştiren oyuncakları seçmekte zorlanıyorsanız, işte size pratik bir rehber. Aşağıda belli yaşlardaki önemli gelişimler ive bu gelişimleri destekleyen, çocuğun yeni becerilerini kullanması ve geliştirmesini sağlayan oyuncak önerilerini bulacaksınız.
0-6 aylık çocuklar
Gelişim özellikleri

Bebeğin bu dönem içerisinde sergileyeceği önemli gelişimlerden bazıları şunlardır:

Fiziksel

Gözlerini odaklama, yani nesneleri gözleri ile takip etme,Seslerin kaynağını tespit etme ve başını sesin geldiği yöne çevirme,El kontrolünün artması ve önce elleriyle nesnelere vurma, daha sonra da nesnelere uzanıp, tutma,Ayaklarını keşfetme ve ayaklarını ağzına götürme,Destekli olarak oturmaya başlama,Yuvarlanma, sallanma, sürünme, dönme gibi büyük kas hareketleri

Zihinsel

Dünyayı gözleri ve kulakları ile keşfetme ve elleri, ayakları ve ağzı ile keşfetmeye de başlama,Ortamda kendi hareketlerinden kaynaklanan etkiler yaratmaktan hoşlanma
Her zaman gördüğü kişileri, nesneleri ve hatta olayları tanımaya ve hatta bunların olmasını beklemeye başlama.İnsanlar, nesneler ve olaylar arasındaki farkları ve yabancıları ayırmaya başlama.Bazı kişi, nesne ve olaylara yönelik belirgin tercihler geliştirmesi.Bazı hareketleri taklit edebilmesi

Sosyal

İnsan yüzü ve seslerine ilgi gösterme.Bazı yüzler, sesler ve aynadaki aksine gülümseme.Yüzleri gördüğünde ve sesleri duyduğunda ağlamayı bırakma.Dikkat çekmek ve insanlarla ilişki kurmak için çaba göstermeye başlama.Tanıdık insanları yabancılardan ayırma ve bazı kişileri özellikle tercih etme.Sesler ve heceler çıkarma, kahkaha atma ve ses oyunları.Sesleri dinleme ve taklit etmeye çalışma

Oyuncakların genel özellikleri

Bu yaşa yönelik oyuncaklar esas olarak bakma, dinleme, ağza alma ve dokunmaya yöneliktir.0-2 aylık bebekler ilginç şeyleri görmek ve duymaktan hoşlanır.2-6 aylık bebekler nesnelere dokunmak, tutmak, eliyle vurarak döndürmek, sallamak, tekmelemek, ağza almak ve tadına bakmaktan hoşlanırlar.Bebekler parlak renkleri, zıt renkleri, basit çizimler ve net çizgileri, insan yüzlerini ve özellikle de gözleri görmekten hoşlanır.Bebekler asılı, hareket eden ve hafif, yumuşak sesler çıkaran nesneleri veya dönenceleri izlemekten hoşlanır. Bebeğin izlemesi için asılan oyuncaklar bebeğin gözlerinden 15-20 cm. uzağa yerleştirilmelidir. İlk haftalarda bebekler çoğunlukla sağ yanlarına bakarlar. Bu nedenle ilk haftalarda oyuncaklar bebeğin sağ tarafına asılmalı ve bebek uzanmaya başladığında ise dokunamayacağı mesafeye çekilmelidir. Bebekler çeşitlilik ister ve kendi yaptığı bir hareket ile etkileyebileceği oyuncakları severler. Elinde tutacağı oyuncaklar hafif ve bebeğin eliyle tutmasına uygun oyuncaklar olmalıdır.Ağzına götürebileceği oyuncaklar keskin köşe veya kenarları olmamalı, boğazına, burnuna, kulağına kaçabilecek küçük parçalar, toksik malzemeler, cam parçalar, parmaklarının sıkışabileceği delikler ve uzun ipler içermemelidir.

Hangi oyuncaklar?

Yüzünüze değişik, eğlenceli ifadeler vermek.Bebeğinizle konuşmak ve ona şarkılar söylemek.Çıngıraklar ve müzikli oyuncaklar.Yumuşak, sıkınca ses çıkaran oyuncak ve toplar (topların çapı en az 44 mm. olmalıdır) .Kırılmaz aynalar.Dişlikler.Parlak resimler.Bebeğin kolayca tutabileceği küçük oyuncaklar.Kumaş kitaplar.Birbirine geçen plastik halkalar1-2 yaşındaki çocuklar
Gelişim özellikleri

Bebeğin bu dönem içerisinde sergileyeceği önemli gelişimlerden bazıları şunlardır:

Fiziksel

Basit büyük kas becerilerinin çoğunu kazanmıştır,Yüksek yerlerden atlama, tırmanma, asılma, yuvarlanma, zıplama, koşma gibi bol bol fiziksel sınamalar yapar.Her türlü nesneyi fırlatır ve tekrar getirir.Döner tekerli vasıtaları başarıyla kumanda ederek iter

2.5-3 yaşında el ve parmak koordinasyonu oldukça gelişmiştir.Küçük nesnelerle bol bol aktif oyunlar oynar, oyun malzemelerinin farklı özelliklerini keşfeder

Zihinsel

Nesnelerin doku, şekil, ebat ve renkleri gibi özellikleri ile ilgilidir.Benzer nesneleri gruplandırabilir.İlk sayma becerileri.İlk yaratıcı aktiviteler (çizme, kurma, hamur, kil). Henüz süreçler sonuçlardan daha önemlidir.Bazı sorunları zihninden çözümler.Hayali fantezi oyunlar artar ve kendi başına veya bir yetişkinle fantezi oyunları oynar

Sosyal

Halen ilgisi esas olarak anne-babaya yöneliktir, ancak başka çocuklarla da işbirliği kurarak oynamaya başlar (özellikle 30-36 aylarda) .İsteklerini ifade etmek için dili kullanır.Resimli ve özellikle tekrarlar içeren kitaplardan okunan öyküleri dinlemekten hoşlanır.Güçlü bir bağımsızlık isteği gösterir, başarılarından gurur duyar.Gelişimsel düzeye uygun oyuncak önerileri

Oyuncakların genel özellikleri

Bu dönemde başkaları ile işbirliği içinde oynama başlar, taklit oyunlarına ilgi artar ve fiziksel aktivite büyük zevk veriri. Bu nedenle çocuklar kendi çabaları sonucunda hareket eden veya ses veren oyuncaklardan hoşlanırlar. Gerçekçilik isteği artar. Nesnelerin niteliklerine ilgi göstermeye başlarlar. Oyuncaklar çocuğun kaldırabileceği ve taşıyabileceği ağırlıkta olmalıdır. Parlak renkler tercih edilmelidir. Oyuncaklar kırılmaz olmalı, çocuk üstüne çıktığında ya da içine girdiğinde ağırlığını taşıyabilmeli ve küçük parçalara ayrılmamalıdır. Oyuncaklarda toksik olmayan malzeme kullanılmış olmalıdır. Keskin kenar ve köşeleri, parmak ve ellerini sıkıştırabilecek bölümleri olmamalı, yetişkin gözetiminde olmadığı müddetçe elektrikli parça içermemelidir.

Hangi oyuncaklar?

İpinden çekebileceği oyuncaklar .Bebek arabaları, alışveriş arabaları, el arabaları gibi itme-çekme oyuncakları .Üç tekerli bisiklet.Tüm park oyuncakları .Tahta bloklar
Legolar, küpler, içiçe geçirerek şekiller üretebileceği oyuncaklar .Yap-bozlar (2-2.5 yaş: 4-5 parça, 3 yaş: 6-12 parça) .Parçaları uygun boşluklara yerleştireceği yap-bozlar .Mıknatıslı tahtalar .Çok parçalı evcilik oyunları .Rakam/sayma oyuncakları

Çeşitli şekilleri yerleştireceği şekil oyuncakları .Renkli/şekilli tombala .Kum ve su oyuncakları .Saçlı ve gözleri hareket eden daha gerçekçi oyuncak bebekler .Konuşan bebekler .Bebek aksesuarları .Gerçekçi, ünlü karakterleri temsil eden, anne-yavru kombinasyonu olan hayvan oyuncakları .Küçük el kuklaları .Çeşitli rolleri canlandırabileceği kostümler .Çocuk boyuna uygun ebatlarda fırın, ocak, buzdolabı gibi değişik gereçler .Tüm ev temizlik ve yemek gereçleri .Tam boy aynası
Çiftlik, garaj, havaalanı gibi tanıdık, gerçeğine uygun oyun sahneleri .Küçük, gerçekçi arabalar .Büyük kamyonlar .Küçük trenler.Ziller, davullar, ksilofon gibi tüm ritim enstrümanları .Düdükler ve borazanlar .Boya kalemler, ve resim kağıtları .Oyun hamuru .Çocuk makası.Tebeşir, yazı tahtası.Müzik kutusu.Kaset çalar.Renklere, şekillere, seslere, rakamlara, kavramlara göre eşleştirme, sınıflandırma oyuncakları
Basit kısa öykülerin, tekrarların ve tanıdık konuların yer aldığı kitaplar
3-5 yaşındaki çocuklar
Gelişim özellikleri

Çocuğun bu dönem içerisinde sergileyeceği önemli gelişimlerden bazıları şunlardır:

Fiziksel

Dengeli bir şekilde koşar, zıplar, atlar. 5 yaş itibariyle büyük motor becerileri oldukça gelişmiştir.Risk almayı sever, fiziksel gücü ve becerilerini sınar, akrobatik hareketlerden ve park oyuncaklarından hoşlanır.Parmak kontrolü artmıştır, küçük nesneleri parmakları ile tutabilir, makasla düz bir şekilde kesebilir, kalemi yetişkinler gibi tutar, küçük boncukları ipe dizer.Lego gibi oyuncakları kurma konusunda ustalaşmıştır. Küçük malzemeleri sever.5 yaş itibariyle basit kuralları olan ve puanlama yapılan top oyunları büyük ölçüde ilgisini çeker.

Zihinsel

Üçgen, kare, dikdörtgen ve daire gibi şekilleri ve temel renkleri bilir.Basit rakam oyunları, alfabe oyunları, harfleri kopyalama, eşleştirme, sınıflandırma oyunlarından hoşlanır.5 yaşında nesneleri aynı anda birden fazla özelliğine göre gruplandırabilir

4 yaş civarında amaçlı ve hedefe yönelik davranmaya başlar, plan yapar.Yap-bozlar ve legolarla şekiller üretmekten hoşlanır.Gerçek kişi ve nesneleri temsil eden ilk resimlerini yapar.Gerçekçiliği tercih eder.Canlandırma oyunlarına çok büyük ilgi duyar, yetişkin mesleklerini canlandırır, kostümler kullanır

Sosyal

Paylaşmayı ve sıra beklemeyi öğrenir, oyunda adalet kavramını anlamaya başlar
5 yaşında işbirlikçi, pratik ve uyumlu oyun oynar.Grup halinde taklit oyunları ile ilgilenir.Stratejiye değil, şansa dayalı basit kutu oyunlarından hoşlanır.Oyunda aldığı rollere, ilgi alanlarına cinsiyet farkları daha fazla yansır.Kitaplara bakmaktan ve kitap okunmasından hoşlanır.Gelişimsel düzeye uygun oyuncak önerileri

Oyuncakların genel özellikleri

Okul öncesi çocuklar gerçekçi ayrıntıları ve işleyen parçaları olan oyuncakları tercih ederler. Taklit ve canlandırma oyunlarına ilgi artar ve beş yaşında canlandırma oyunlarına yönelik ilgi tepe noktasına ulaşır. Kukla oyunlarına ilgi de çok yüksektir. Genellikle planlı veya hedefe yönelik lego oyunları oynar. Küçük figürler ve arabalarla çeşitli canlandırma oyunlarına ilgi de tepe noktasına ulaşır. Bu yaş çocuklarının çoğu küçük parçalar içeren oyuncaklarla oynayabilir. Ancak çocuk hala nesneleri ağzına götürme eğilimi gösteriyorsa küçük parçalar içermeyen oyuncakları tercih etmelisiniz.

Oyuncaklar sert yapılı olmalı, keskin kenar veya köşeleri olmamalı, kolayca kırılmamalı ve parçalarına ayrıldığında keskin köşeler çıkmamalıdır. Bir yetişkin gözetiminde olmadığı sürece elektrikli parça içermemelidir.

Hangi oyuncaklar?

Küçük trenler, el arabaları, bebek pusetleri, alışveriş arabaları gibi itme, çekme oyuncakları ,Üç tekerli bisiklet,Direksiyon mekanizması olan, ayrıntılar içeren, gerçekçi vasıtalar,Akülü arabalar,Beş yaştan itibaren destek tekerleri olan iki tekerli bisiklet,Park oyuncakları,Her ebatta top,Kızak,Hafif malzemeden frizbi,Sivri uçlu olmayan manyetik dart,Yüzme malzemeleri,İrili ufaklı tahta bloklar,Birbirine geçmeli bloklar,Legolar,Boncuk dizme,Basit dokumalar,Renk, şekil ve resme göre eşleştirme oyuncakları,Basit sayma oyuncakları,Coğrafya kavramlarını içeren oyunlar,Mekanik gereçleri veya doğal nesneleri kurabileceği basit model oyuncakları,Düğme ilikleme, bağcık bağlama oyuncakları,İri plastik iğneli basit dikiş setleri,Kum ve su oyuncakları

Saçlı, gözü, ağzı hareket eden, ayrıntılı ve gerçekçi oyuncak bebekler,Düğmeler, giysiler gibi aksesuarları olan tüylü oyuncaklar,Ünlü karakterlerin gerçekçi görünümlü figürleri,Koleksiyon setleri,Gerçekçi, ayrıntılı kuklalar,Kostümler,Gerçekçi ayrıntılara sahip ekipmanlar-5 yaşında bunların gerçekten çalışmasını isterler.Oyuncak telefon, fotoğraf makinesi, doktor setleri,Askeri kostümler ve oyuncaklar,Garaj, çiftlik, havaalanı, uzay gibi çeşitli ve gerçeğine uygun oyun sahneleri,Birkaç odası, aksesuarları, mobilyaları olan bebek evleri,Her boy ve şekilde arabalar,Küçük gerçeğine uygun trenler,Yumuşak toplar atan silahlar,Her türlü ritim enstrümanı

Üflemeli enstrümanlar,Piyano,Çeşitli boya kalemleri, resim kağıtları,Yuvarlak uçlu makas,Yapıştırıcı,Radyo, kaset veya CD çalar,Basit video oyunları,Domino
Şansa dayalı basit kutu oyunları,Bingo (resimli),İnce motor koordinasyonu gerektiren oyunlar,Renkleri, harf sınıflandırmayı, sayıları ve sesleri öğreten basit bilgisayar oyunları,Bilim malzemeleri (büyüteç, mıknatıs, el feneri gibi),Abaküs,Oyuncak daktilo veya bilgisayar,Resimli kitaplar, alfabe kitapları, tanıdık yerleri ve kişileri anlatan kitaplar, gerçekçi öyküler,Şiirler,İnsanlar gibi davranan hayvanlara ilişkin öyküler

7-12 aylık çocuklar
Gelişim özellikleri

Bebeğin bu dönem içerisinde sergileyeceği önemli gelişimlerden bazıları şunlardır:

Fiziksel

Desteksiz oturma,Emekleme,Tutunarak ayağa kalkma, sıralama ve yürüme (10-16 ay).Hareket etmeye ilginin artması ve motor becerilerini sınama.Baş parmağı ve işaret parmağı arasında küçük nesneleri tutabilme.Nesneleri birbirine vurma, birbirinin içine sokma, sürükleme, sıkma, atma, sallama, ısırma, düşürme, açma/kapama, itme/çekme, doldurma/boşaltma.Suda oynamaktan hoşlanma

Zihinsel

İnsanların ve nesnelerin ortaya çıkması ve kaybolmasına ilgi duyma, nesnelerin kalıcılığının kavranması (11 ay civarında gözüyle görmediği nesnelerin var olmaya devam ettiğini bilir ve bu nesneyi arar) .Çekmeceleri, dolapları, kutuları doldurup boşaltma, nesneleri içeren şey ile içerdiği şey arasındaki ilişkiye ilgi gösterme .
İlerleyen ve düşen nesnelere ilgi duyma, nesneleri ipten çekerek sürükleme.
Herşeyi keşfetme, inceleme arzusu.Basit mekanizmaları çalıştırmak ve sonucunu görmekten hoşlanma.İnsanları, nesneleri, oyunları hatırlama, oyuncaklarla yaptığı hareketlerin kalıcı olması (aynı oyuncakla her seferinde aynı şekilde oynaması) ve farklılıklara yönelik ilgi .Resimli kitaplara ilgi duymaya başlama

Sosyal

Yabancılardan korkma ve değişikliklere tepki gösterme,Başka insanları inceleme ve taklit etme,Başkalarının kendisini onaylaması ve onaylamamasına karşı hassasiyet
Başkalarının ilgisini çekme ve onları etkilemeye ilgi duyma,Saklambaç, bay bay yapmak gibi basit sosyal oyunlara ilgi,Heceler söyleme ve dil oyunları yapma, bazı sesleri taklit etmeye çalışma,Kendi adını tanıma, adını bildiği nesneleri parmağıyla işaret etme, basit komutları izleme

Oyuncakların genel özellikleri

7-9 aylık bebekler oyuncaklarla daha uzun süre ilgilenirler. Bu yaştaki bebekler oyuncakları birbirine vurmaktan, birbirinin içine sokmaktan, düşürmekten, bükmekten, sıkmaktan, sallamaktan, sürüklemekten, ısırmaktan, fırlatmaktan, açıp kapamaktan, doldurup boşaltmaktan hoşlanırlar.10-12 aylık bebekler nesneleri her yönüyle tanımaya çalışırlar ve herşeyi keşfetmek isterler. Bu yaştaki bebekler nesneleri istiflemekten, birşeyin içine koyup, dışına çıkarmaktan, dökmekten, içiçe geçirmekten, açma ve kapamaktan, tuşlara basmaktan, döndürmekten ve araba ve topları itmekten hoşlanırlar.7-12 ay grubundaki bebekler genel olarak basit mekanizmaları çalıştırmaktan, dolap, çekmece, kutu gibi eşya dolu şeylerden ve nesneler içeren şey ile içerdiği şey arasındaki ilişkiden ve gözüküp kaybolan nesnelerden hoşlanırlar.Her yaştan bebekler kendi eylemleri ile sonuç yaratmaktan hoşlanırlar. Bu yaş grubundaki bebeklerin oyuncakları ağza götürme açısından güvenli, kırılmaz, ağız, kulak ve burna kaçabilecek küçük parçalar, toksik malzeme ve sert kenar ve köşeler içermeyen, parmak ve ellerinin sıkışmayacağı, uzun bağları olmayan oyuncaklar olmalıdır.

Hangi oyuncaklar?

Çıngıraklar ve müzikli oyuncaklar ,Yumuşak, sıkınca ses çıkaran oyuncak ve toplar (topların çapı en az 44 mm. olmalıdır).Kırılmaz aynalar,Dişlikler ,Karton bebek kitapları,Sert kumaş oyuncaklar,Kapağı açılınca içinden çeşitli nesneler fırlayan kutular,Doldurup boşaltabileceği nesnelerle dolu kutular,Üst üste istiflenebilen büyük ebatlı oyuncaklar,Banyo oyuncakları,Büyük tüylü oyuncaklar.İtme-çekme oyuncakları

Giriş-Çocuk Eğitimi mi Anne Baba Eğitimi mi?


Giriş
Çocuğunuz öfkeyle karşınıza dikiliyor ve size meydan okuyor mu? Onun nereye gittiğini bilmiyor, meraktan çatlıyorsunuz ve gelince de size hiçbir şey söylemek istemiyor mu? Evde hiçbir şey yapmak zorunda olmadığını, doğmayı kendisinin istemediğini ve bu sebepten sizin ona bakmakla yükümlü olduğunuzu söylüyor mu? İnanç ve değerleriniz çocuğunuzun inanç ve değerleriyle çatışıyor mu? İsteklerini yerine getirmediğinizden şikâyet ediyor mu? Bu soruların hepsine "hayır" cevabı verecek anne-babaların sayısı çok azdır. Çünkü her çocuğun çeşitli istekleri olur, davranışla ilgili veya hissî problemleri bulunabilir. Meselâ, arkadaşı veya kardeşiyle iyi geçinemez, sürekli yeni eşya veya giyim ister, okul ve ödevler sıkıcı gelir, sizin uygun görmediğiniz kişilerle arkadaşlık eder; hattâ yatma kalkma saati, yemesi, odasını düzenlemesi, hafta sonu ve boş zamanını nasıl değerlendireceği konularında anne-babasıyla anlaşamaz.

Bu tip problemler karşısında siz, ona emirler vererek yönlendirmeye mi çalışıyorsunuz? Uyarıp gözdağı mı veriyorsunuz? Yoksa nasihat edip, nutuk çekip, çözüm teklifleri sunup, ahlâk dersi mi veriyorsunuz? Ya da yargılıyor, suçluyor, tenkit ediyor ve aynı düşüncede olmadığınızı mı söylüyorsunuz? Veya ad takarak, alay ederek utandırıyor musunuz? Yoksa aynı düşüncede olduğunuzu belirtmeyi, övmeyi, her yaptığını desteklemeyi ve güven vermeye çalışmayı mı tercih ediyorsunuz? Veya onun davranış ve düşüncelerini analiz edip yüzüne karşı yorumlar mı yapıyorsunuz? Ya da onu oyalıyor, konuyu saptırıyor, sorular sorarak anlatmak istediklerini mi sınırlıyorsunuz?

Bu soruların en azından bazılarına "evet" demek ebeveynlere ters gelmez. Oysa bunlar anne-baba ile çocuk arasında iletişim kurulmasını engeller. Emir ve yönlendirme, çocuğa duygularının ve ihtiyaçlarının önemli olmadığını anlatır. O hâliyle kabullenilmediğini iletir. Bu ise çocuğu kırar, kızdırır ve düşmanca hareketlere sebep olur. Gözdağı vermek, çocuğu korkak yapar ve küstürür. Yerli yersiz ahlâk dersi verilen çocukta suçluluk duygusu uyanabilir. Hep nasihat etmek ve çözüm teklif etmek, çocuk için, "anne-babam benim çözüm bulma kabiliyetimin olmadığını düşünüyor" anlamına gelir. Böylece çocuk düşünmeye değil, anne-babasına bağımlı kalmaya yönelir ve aşağılık duygusuna kapılabilir. Çocuklar nutuk dinlemeyi de, hatalarının yüzlerine vurulmasını da sevmezler. Bunlar ona, onu küçük gördüğümüz, yetersiz bulduğumuz düşüncesini verir. Yargılamak, eleştirmek ve suçlamak, çocuklara kendisini yetersiz, aptal, değersiz hissettirir. Tenkit, çocuklarda sevilmedikleri duygusunu uyandırır. Ad takmak, alay etmek ve utandırmak, çocukların kişiliği üzerinde olumsuz etki yapar. Söylenenin tersini yapıp kendisini haklı çıkarmaya çalışabilir. Oyalamak ve konuyu saptırmak, onunla ilgilenmediğimiz, saygı duymadığımız ya da reddettiğimiz zannını uyandırır. Aşırı iltifat da çocuklar üzerinde olumsuz tesire sahiptir. Sürekli övülen çocuklar övülmediklerinde bunu kabul edilmeme veya yargılanma olarak algılayabilirler. Arkadaşlarının yanında övülen çocuk utanır ve rahatsız olur.

O hâlde ebeveyn olarak ne yapacağız? Çocuklarla ilişkilerimiz neye dayanacak? Onları nasıl etkileyeceğiz? Bu konuda çok farklı şeyler söylenmiştir. Ama mesele, iki önemli esas üzerine oturtulabilir. Birincisi, "etkin dinleme" yoluyla, çocuğun açılmasını, duygularını dışa vurmasını sağlamak, onu belli söylem ve davranışa iten esas faktörleri anlamak ve çözüm yolunu çocuğun kendisine buldurmaya yardımcı olmaktır. İkincisi, onunla nasıl konuşacağımızı, düşüncelerimizi ve isteklerimizi nasıl ileteceğimizi bilmek ve ona göre davranmaktır. Bu ise "sen-iletisi" yerine "ben-iletisi"ni kullanmaya dayanır.

Etkin dinleme ve ben-iletisi, anne-baba ve çocuk arasında iyi bir diyalog kurulmasını, tarafların birbirlerinin duygularını anlamasını sağlar; çocuğa doğruluk, cömertlik, yardımseverlik gibi değerleri kazandırır ve inançlarımızı kolaylıkla öğreteceğimiz bir ortam hazırlar. Bunları öğretmek, anne-babanın hem hakkı, hem de görevidir. Çocuk değer ve inançları hakkındaki bilgiyi, büyüklerin bu konulardaki konuşmalarına kulak misafiri olarak veya bizzat kendisiyle konuşularak ya da okul, arkadaş ortamı gibi aile dışı çevrelerden öğrenir. Ama en önemlisi, anne-babanın bir hayat boyu yaşayışıyla, davranışıyla çocuğa iyi bir model olmasıdır. Kendimiz ahlâklı ve dürüst isek, inançlarımızın gereğini yerine getiriyorsak çocuk bizden bunları alır. Yetişkinlerin dedikleri ve yaptıkları birbiriyle çelişiyorsa, çocuklara ve gençlere değer ve inançları adına verebilecekleri hiçbir şey yoktur. Bunlar baskıyla değil, onlara uygun yaşayarak öğretilebilir.

ÇOCUK EĞİTİMİNDE ESKİMEYEN USULLER

ÇOÇOCUK EĞİTİMİNDE ESKİMEYEN USULLER
Çocuklar bizim çiçeklerimizdir. Gelişecekler, yetişecekler ve ileride bizim meyvelerimiz olacaklar. Şimdi küçükler ama, yarının büyükleri olacaklar.
Çocukluk demek, aynı zamanda şekillenme çağı demektir. Peki çocuk, ileride kemikleşecek ve değişmesi pek kolay olmayacak karakterini, alışkanlıklarını, davranışlarını kimden alıyor? Ona en çok kimler tesir ediyor?

Amerika'da basılan USA Today gazetesindeki bir makalede "9-10 yaşlarındaki çocukların gözünde bir numaralı adam kimdir?" sorusuyla ilgili bir anketin analiz sonuçları yayınlanmıştır.

Buna göre, kırkdört şehirde, 21.000 öğrencinin ezici bir çoğunluğu kahraman olarak anne-babalarını söylemişlerdir.

Kadir Can

CUK EĞİTİMİNDE ESKİMEYEN USULLER
Çocuklar bizim çiçeklerimizdir. Gelişecekler, yetişecekler ve ileride bizim meyvelerimiz olacaklar. Şimdi küçükler ama, yarının büyükleri olacaklar.
Çocukluk demek, aynı zamanda şekillenme çağı demektir. Peki çocuk, ileride kemikleşecek ve değişmesi pek kolay olmayacak karakterini, alışkanlıklarını, davranışlarını kimden alıyor? Ona en çok kimler tesir ediyor?

Amerika'da basılan USA Today gazetesindeki bir makalede "9-10 yaşlarındaki çocukların gözünde bir numaralı adam kimdir?" sorusuyla ilgili bir anketin analiz sonuçları yayınlanmıştır.

Buna göre, kırkdört şehirde, 21.000 öğrencinin ezici bir çoğunluğu kahraman olarak anne-babalarını söylemişlerdir.

Kadir Can

Etkin Dinleme

Etkin Dinleme
>Dinleme çok önemlidir; çünkü çocuğa kendisinin önemli olduğunu, kulak vermeye değecek kadar değerli olduğunu anlatır. Dinleme sayesinde; çocukların hayal kırıklıkları vaktinden önce, işler kötüye gitmeye başlamadan önce görülebilir. Çocuğun bir ihtiyacı olduğunda, bir şey isteyeceğinde, canı bir şeye sıkıldığında anne-babasına bunu iletmek ve duygularını onlara açmak ister. Eğer anne-baba çocuğun isteğini duymazlıktan ve görmezlikten gelirse, çocukla ebeveyn arasındaki ilişki giderek kötüleşir ve sonunda kopma noktasına gelir. Oysa, etkin dinleme metodunu kullanan anne-baba çocuğun duygularını ve iletinin ne anlama geldiğini anlamaya çalışır, sonra bunun doğruluğunu sınamak için kendi sözcükleriyle anladığını geri iletir. Burada dinleyici (ebeveyn), karşıdakinin (çocuğun) söyledikleri hakkındaki değerlendirmesini, önerisini, görüşünü ona bildirmez ve soru sorma gibi kendinden bir şey eklemez. Yalnızca gönderenin iletisinden anladığını geri iletir, duygu, düşünce ve yorumları kendine kalır. Meselâ, çocuk akşam yemeğinde, "bu akşam yemek yemek istemiyorum" dediğinde, anne-baba, "haydi hemen gel, üç öğün yemek yemen lâzım, ne yediğimizi gör" gibi emir ve mantıkla inandırma yoluna gidebilir. Çocuk, "öğle yemeğinde çok yedim, hiçbir şey yemeyeceğim" diyerek tavır koyduğunda, "hemen masaya gel!" emriyle karşılaşırsa, "aç değilim, masaya da gelmek istemiyorum!" deyip inatçı tavrını sürdürebilir. Bu durumda anne-baba çocuğun esas sıkıntısını asla anlayamaz. Bunun yerine etkin dinleme yöntemi kullanılırsa, "bu akşam yemek yemek istemiyorum" ifadesine karşı, "bu akşam yemek yemek istemiyorsun" dendiğinde, çocuk "evet, midem sanki düğümlenmiş gibi" diyebilir. Dinleyici "bugün gerginsin" diyerek etkin dinlemeyi sürdürürse, çocuk "gergin değilim, çok korktum" deyip duygusunu açmaya başlar. Dinleyici "bir şeyden çok korkmuşsun" deyip duygusunu anladığını iletirse, "evet, bugün arkadaşım aradı ve konuşmak istemediğini söyledi, çok ciddiydi, her zamanki gibi değildi" diyerek yemek yemek istememesinin arkasındaki asıl sebebi ortaya koyar ve duygularını açar

Etkin Dinleme Ne Sağlar?

Etkin Dinleme Ne Sağlar?
Sıkıntı veren duygular bastırılarak, başka şeyler düşünülerek yok edilemezken, açıkça dile getirildiklerinde yok olurlar. Erişkin insanlar bile, sıkıldıklarında veya darda kaldıklarında, çare üretmekten aciz olsa da kendini dinleyen kişilere içini dökerler. Kendisinin dinlenmesi kişiye büyük bir rahatlık verir. Aynı şekilde, etkin dinleme, çocukların duygularının keşfedilmesine ve sıkıntı kaynağı olan duyguların boşalımına yardım eder.

Etkin dinleme, anne-baba-çocuk arasında sıcak bir ilişki geliştirir. Dinlenildiğini, anlaşıldığını bilen çocukta karşı tarafı sevme duygusu artar. Benzer duygular anne-babada da uyanır. Böylece iki taraf arasında daha derin bir yakınlık ve daha derin karşılıklı sevgi-saygı doğar. Etkin dinleme çocuğun problemlerinin çözümünü kolaylaştırır. Çocuk içini döker, problemlerini paylaşır, dinleyici de ona yardımcı olur. Çünkü anne-baba çocuğu dinliyorsa, çocuk da onları dinlemeye ve onların düşüncelerini almaya yatkın olur. Uzmanlar, çocukların kendilerini dinlemediğinden yakınan anne-babalarla, "çocuklarını dinlemedikleri konusunda bahse girebilirsiniz" demektedirler. Diğer yandan etkin dinleme sayesinde çocuk, problemini kendi kendine analiz etmeye, onun üzerinde düşünmeye ve çözüm bulmaya yönelir.

Etkin dinlemenin kullanılabilmesi için anne-babanın çocuğun söylediğini duymak istemesi, onu dinlemek için zaman ayırması, o anki probleme gerçekten yardımcı olmak istemesi, onun duygularını, kendisininkinden farklı olmasına rağmen kabul edebilmesi, çocuğun duygularını tanıyıp onunla baş edebileceğine güvenmesi, duyguların değişebileceğini bilmesi ve çocuğu, kendisinden farklı kendine has duygu ve düşünceleri olan bir birey olarak görebilmesi gerekir. Eğer anne-baba çocuğu dinlerken kendi duygularını askıya alamayacaksa, kendini onun yerine koyamayacaksa, dünyayı onun gördüğü gibi göremeyecekse, gerekirse kendini değiştiremeyecekse, etkin dinleme gerçekleşmez. Onun yaptığı, yapmacık bir hareketten öteye geçmez.

Anne-baba-çocuk arasındaki her ilişki veya her durum etkin dinlemeyi gerektirmez veya etkin dinleme için uygun zaman olmayabilir. Etkin dinlemenin en uygun zamanı, çocuğun ihtiyacının veya isteğinin yerine gelmediği, yani çocuğun problemi olduğu zamanlardır. Arkadaşı ve kardeşiyle geçinemediği, dersleri ve ödevleri zor geldiği, bir konuda karar veremediği, birisine kızdığı, mutsuz olduğunu hissettiği anlar gibi. Hemen hemen bütün çocuklar bu tür problemlerle karşılaşırlar. Genellikle anne-baba çocukların problemlerini üstlenmeye yatkındırlar. Oysa yapılması gereken şey, probleme çocuğun sahip çıkmasına izin vermek, ona problemini çözebileceğine dair güven vermektir. Etkin dinleme, çocuğun probleminin çözümünde ilk adımı oluşturur; yani duygular açıklanır ve problem tanımlanır. Artık ev, çocukların problemlerinin konuşulduğu bir ortama dönüşür. Çocuklar daha önce anne-babalarına açamadıkları problemlerden söz etmeye başlarlar. Bu ilk adımdan sonrasını genellikle kendileri getirir ve kendi çözümlerini bularak, problemin üstesinden gelirler.

Sen-İletisi Yerine Ben-İletisi

Sen-İletisi Yerine Ben-İletisi
Anne-babalar istemediği bir davranış karşısında çocuğa genelde, öznesi "sen" olan; "yapma", "öyle yaparsan...", "neden gidiyorsun", "bozma", "çalış", "daha iyi olmalısın", "başımın derdisin" gibi iletiler gönderirler. Bütün çocukların istediği, kendi duygularının anlaşılmasından sonra anne-babanın duyguları yönünde olumlu bir şeyler yapmaktır. Anne-baba-çocuk ilişkisinde problem her zaman çocuktan kaynaklanmaz. Onlar da yorgun, üzgün, uykusuz, sıkıntılı, kızgın, endişeli olabilir. "Yorgunum", "dinlenmek istiyorum" gibi açık bir kodla gerçek duygunun ortaya konması "ben-iletisi"dir. Anne, "tertemiz mutfağımı kirlenmiş görünce üzülüyorum" derse ben-iletisini kullanmış olur. "Mutfağı neden bu kadar kirlettin" ifadesi ise sen-iletisidir.

Sen-iletisi çocuğu isyana, inatlaşmaya ve direnmeye kışkırtırken, ben-iletisi bunları önleyebilir. Onun davranışının bizim üzerimizdeki etkisini dürüstçe iletmek, onun kötü olduğunu söylemekten daha etkilidir. Bu, çocuğa duygularımızı anlatır, davranış seçme özgürlüğünü ona bırakır, sorumluluk almasını öğrenmesinde yardımcı olur. Ben-iletisi dürüst olduğundan, çocuğa da duygularını dürüst iletilerle anlatmasını öğretir. Bu açıklığın en büyük yararı, çocuğun anne-babasını olduğu gibi tanıması, kendi duygularını açığa vurması ve içten, samimi bir ilişkinin gelişmesidir. Çocuklar anne-babalarındaki bu gerçek olma özelliğinin değerini bilirler ve şöyle derler: "Annem ve babam benimle arkadaş gibiler. Onlar iyi insanlar. Herkes gibi onların da yanlışları var, ama ben onları öyle de seviyorum."

Sonuç olarak, anne-babalar çocuklarını seviyorlarsa onların daha mutlu, daha saygılı, daha sorumlu, daha dürüst olmalarına ve olgunlaşmalarına nasıl yardım edeceklerini öğrenmek zorundadırlar. Türkiye'de son yıllarda, anne-baba eğitimi konusunda kurslar düzenlenmekte, seminerler verilmekte, kitap ve makaleler yazılmaktadır. Hattâ bu gaye ile vakıf ve dernekler kurulmaktadır. İnanç sistemimiz ve kültürümüzde de çocuklara nasıl davranılacağı konusunda zengin güzel örnekler vardır. Bu imkânları değerlendirerek mükemmel ebeveyn olmak, her anne-babanın elindedir

Su Ayakta mı İçilmeli?


Su Ayakta mı İçilmeli?
Midenin vazifesi gıda maddelerini depo edip on iki parmak barsağı tarafından kabul edilecek hale getirmektir. Bu işi mide hareketleri ve salgıları ile yapmaktadır. Bu yazımızda bilhassa midenin hareketlerinden söz edip salgı fonksiyonunu ileriki sayılarda yazmayı düşünüyoruz.

Yemek boru'sunun mideye girdiği yere yakın, kalpte olduğu gibi, elektriki akımlar (stimulus) çıkaran bir yer vardır. (Pacernaker) Buradan 8–10 saniyede bir “elektriksel” stimulus çıkıyor ve bunun neticesi kaslarda kasılmalar meydana geliyor. Kasların kasılması ile başlayan bu dalga midenin çıkış yerine (pilor) doğru ilerliyor. (Peristaltik hareket). Ayrıca antrum denen midenin aşağı kısmındaki kasların kasılması ile kalp hareketlerini andıran sistolik hareketler olur. Bu kasılmalar mide boşluğunu tıkayacak kadar şiddetli olur. Bunlardan başka mide içindeki gıda maddelerini boşalttıktan sonra olduğu gibi küçülür. Bu durumda ancak 50 ml sıvı alabilir.

Yediğimiz yemekler önce midenin küçük eğriliğinin alt kısmında bulunan açının (İncisura angularis) yukarısında birikir. Yalnız sulu veya yarı sulu gıdalar antruma geçer.

Yiyecek maddeleri mide hareketlerini başlatır. Mide duvarındaki gerilmelerine ve mide içindeki pH değişiklikleri (asit miktarı) ile uyarılan duyu alıcı hücreler (reseptör) vardır. Mide duvarındaki bu hücrelerden alınan duyular götürücü parasempatik (Vagus amiri) ve sempatik sinir lifleri aracılığı ile beyin ve omuriliğe naklolunur. Sonunda parasempatik merkezlerin faaliyeti azaltılır ve mide hareketleri yavaşlatılır.

Mide faaliyetini düzenleyen esas mekanizma duodenum (12 parmak barsağı ile alakalıdır. Bu mekanizmalardan birisi lokal (mevzii) dir. İzotonik Hidroklorik asit, yağ, süt, krema, hiportonik veya hipotonik maddeler (osmotik basınçla) 12 parmak barsağının ilk kısmını uyarır. Burada osmotik basınca hassas alıcı sinir hücreleri (osmoreseptor) vardır. Bu duyalar sinir lifleri vasıtası ile mideye iletilir ve mide faaliyetini yavaşlatır. Duodenum içi pH 6 dan düşük olursa midenin boşalması durur. Mide faaliyetlerini 12 parmak barsağı tarafından düzenleyen ikinci mekanizma kan ve hormonlarla alakalıdır. Yağların 12 parmak barsağı ve ince barsak cidarına (mukoza) teması sonucu açığa çıkan ve enterogastron denen hormon kana geçer ve bu yolla mideye gelir. Bu hormon mide hareketlerini azaltır ve piloru gevşeterek gıdaların mideden tahliyesini temin eder.

Mide açken dakikada üç defa açlık kasılmaları olur. Kişi bunu açlık hissinden kramp tarzında ağrılara kadar değişik şekilde hisseder. Bu durum 10 ile 60 dakika devam eder. Daha sonra mide bir ile iki buçuk saat istirahata çekilir.

Burada şunu belirtelim ki insan midesinin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır. Ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda içerse doğrudan doğruya onikiparmak barsağına geçer. Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında Waldeyerin mide caddesi denen bir oluk bulunur. Sıvı gıdalar bu yolu takip ederek zaten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışını (pilor) geçerek 12 parmak barsağına (duodenum) geçer. Eğer insan sıvı gıdayı oturarak içerse bunlar önce midede birikir, asitle karışarak mikropları ölür ve sonra 12 parmak barsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera da dâhil, birçok intan hastalıklarından korunmuş olur. Rastgele yerde meşrubatı alıp ayakta içenler bu tehlikeye daha fazla maruz kalırlar

Sağlıklı toplum, sağlıklı hayat

Sağlıklı toplum, sağlıklı hayat
Hayatımız bereketlensin, yaşantımızın hazzını alalım diyorsak şu hadis-i şerifi çok dikkatli bir hassasiyetle okuyalım.

Peygamberimiz Efendimiz aleyhisselât-u vesselam buyurdu ki:

“Sizden her kim:

* Vücutça sağlıklı,

* Nefsinden, malından korkusuz ve huzurlu,

* Günlük yiyeceği de yanında olarak sabahlarsa, sanki dünyanın bütün nimetleri, kendisinde toplanmış gibi olur.” (Tirmizi. Zühd. H. No: 2346. İbni Mâce H. No: 4141)

Sağlık, gizli bir hazinedir. Hz. Dâvud aleyhisselamın şu hikmetli sözü ne kadar da mânidardır. Der ki: “Bir saatlik üzüntü, insanı, bir sene yaşamış gibi kocaltır.”

İnsanın nefsinden, malından korkusuz olması için akıl, can, din, nesil ve mal emniyetinin olması gerekir. Ancak toplumumuzda bunlardan hiçbirimiz emniyet ve eminlik içinde değiliz. Herşey insanı hasta etmek üzere plânlanmış, dolayısıyla aklımıza kastediliyor.

Canımız ne tür bir saldırıya uğrayacak, tedirgin tedirgin bekliyoruz. Yaşadığımız toplumda insanların inanma hürriyetleri var ama inandıklarını yaşama hürriyetleri, Müslümanlığa inanıyorlarsa kesinlikle yok.

Müslümanlar inançlarından dolayı zulmün her çeşidine mâruz kalıyorlar/kalıyoruz. Dolayısıyla din hürriyetimiz/emniyetimiz yok. Nesil emniyetimiz yok; çocuklarımız başta eğitim sistemleri olmak üzere konan despotluklarla hortumcu kapkaççı, menfaatçi, şehvetperest yapılmak isteniyor.

Neslimizin geleceğinden emniyette değiliz. Mal güvenliği yok; devlet bile bir takım eşkıyaların hortumlamasına, sokaklar ise kapkaççıların tasallutu altında, hükümet olan “Bakan”ların “Yüce Divan Mahkemeleri”nde sanık sandalyesinde tünüyor olmaları mal emniyetimizin ne olduğunun beyanıdır. Bütün bunlar huzursuzluğun nedenlerini ortaya koyan hususlardır.

Günlük yiyecekler değil senelik yiyeceklerden bile fazla imkânları olanlar ve bir sonraki öğünde yiyecek birşeyleri bulunmayanların birlikte içiçe yaşadıkları bir dünyada yaşıyoruz. Komşusu açken tok geceleyenlerden, aç ve açık olanlardan, habersiz tıkınanlardan ve har vurup harman savuranlardan dolayı bereketin de yok olduğu dikkate alınırsa “günlük yiyecek” mefhumunun da pek anlaşılmadığı bir ortamda bulunuyoruz.

Karınlar dolu, ruhlar aç ise, günlük yiyeceklerin de varlığı kimseyi huzurlu yaşamaya götürmüyor.

Kısacası, inancı zedelenen insan neye sahip olursa olsun doymak denilen şeyi bir türlü kazanamıyor. Bundan dolayı da toplumumuzda yediden yetmişe herkes-istisnaları olmakla birlikte-huzursuz, mutsuz ve doyumsuzdur.

Çâre, her şeyiyle ve bütün hüküm ve hikmetleriyle İslâm’ı hayat tarzı edinmektir. Gerisi çırpınış ve felâketten felâkete yuvarlanış olur.

İhlaslı mü’min ihtiraslı olmaz. İhtiraslar sağlığın baş düşmanıdır. Para hırsı, şehvet hırsı, şöhret hırsı, makam hırsı bir insanın içine çöreklendi mi er-geç o kişi sıhhatini kaybetmeye mahkumdur.

Toplumlar ihtiras arenalarına benziyor. Hırslar hayatı çekilmez kılıyor. Bu karanlığın sonu musibettir, belâdır sonucu da cezadır.

Ülkemizin iç ve dış düşmanları birlikte hareket ederek herşeyi insanı hasta etmek üzere plânladıklarını ve plânların tatbikata konulduğunu kerrat defa söyledik/söylüyoruz.

Toplumumuz hastalıklar kolonisi görünümünde. Tıp uzmanları toplu ölümlerin kapının eşiğine dayandığını haber veriyorlar. Uyarıyorlar, uyananımız, yahu ne oluyor diyenimiz yok.

Devletin eski resmi patentli kitaplarında margarinlerin içinde domuz içyağı bulunduğunu yazıyordu. Bunlardan üretilen yağlar elbette beyni de, kalbi de, kalıbı da bozar/zaten bozdu.

Çokuluslu sömürücü dev şirketler Türkiye’mizi iktisadi bir koloni haline getirdiler. Boyalı Amerikan içecekleri sağlıksızlaştırıyor.

Yabancı sermayeli ilâç sanayi tedavi değil daha çok hastalık hedefine gidiyor.

İçeceklere, yiyeceklere katılan katkı maddeleri sağlığın canına okuyor. Sebzeler, meyveler hormonlandı. Topraktan biten herşey kimyevi maddelerle zehirli ve zararlı hâle getirildi.

Hava, su, deniz kirliliği ülkemizi bir kâbus ve karabasan gibi sardı. Çernobil serpintilerine maruz kalan radyoaktif çaylar milletimize içirildi. Şimdi kanser patlaması yaşanıyor. Deli dana etleri ithal edilerek mutfaklarda pişirilip insanlarımıza yedirildi. Vehamet bu dereceye ulaştıktan sonra daha ne bekliyoruz.

Sıhhat ve Afiyette Olasınız

Sıhhat ve Afiyette Olasınız
Peygamberimizin şu hadis-i şerifini kimbilir kaç yüz defa okumuş ve duymuşsunuzdur. Bütün bu okuma ve duymaların sizde bir etki yapıp yapmadığını hele bir düşünün bakalım.Bir şey yok, değil mi? Şayet böyle ise kusura bakmayın ama bu halde olanlardan ne köy olur ne de kasaba.

Hadi önce hadis-i şerifi okuyalım:

“Beşi, beş şeyden önce ganimet bil:

1-İhtiyarlamadan önce zenginliğin,

2- Hastalanmadan önce sıhhatin,

3-Fakirleşmeden önce varlığın,

4-Meşguliyetten önce boş vaktinin,

5-Ölmeden önce hayatının kıymetini bil...”

Bu hadisten bir madde alalım ve onun üzerinde duralım.

Hastalanmadan önce sıhhatinin kıymetini bilen var mı? Her birerlerimize soruyorum: Hangimiz biliyoruz?

Zaten sağlığımızın kıymetini bilip bilmediğimizi hastahane kliniklerinde uzayan kuyruklar, kuyruk sırasına girebilmek için geceden koşturmalar gösteriyor.

Allah ve Rasulü’nün emirlerini tutmayanın hali işte böyle olur.

Sağlık, sağlıklı olanların başında bir taç’tır. Ama o taç’ı hastalardan başkası göremez.

Sağlık, farkında olunmayan bir nimettir. Kaybedince farkedilir. İnsan, gözüne para vermediği için gözünün, dişine ücret ödemediği için dişinin, dizine maaş vermediği için de dizinin kıymetini bilmez. Bilmeye başladığında da iş işten geçmiş olur.

Şu tespiti çok takdir ederim: Her hastalık önce ruhta başlar, sonra vücuda sirayet eder. Ağrı ve sızılar işte bu sirayetin feryadıdır, organların isyanıdır.

Beşerî sistemlerde her şey insanı hasta etmek üzere plânlanmıştır. “Batı medeniyeti” böyle bir sapıklığın ürünüdür. Sahtekârlık, sahteciliğin neticesidir. Yiyecekler, içecekler, giyecekler, tavırlar ve tarzlar hep sahteleşmiştir. Allah’ın yarattığı uzuvlar bu sahteliğe dayanamıyor ve isyan ediyor. İşte hastalık dediğimiz şey bedenin bu feryatlarıdır.

Batı ve Batıcılık ancak İslâm inancıyla devâ bulabilecek şeytani bir hastalıktır. Bu hastalığın sirayet ettiği mekânlarda ve toplumlarda akıl, can, din, nesil ve mal emniyetinden söz edilemez. Böyle toplumlarda her Müslüman her an için üç şeye hazır olmalıdır:

1-Hastahane,

2-Hapishane,

3-Kabristan.

Dolayısıyla evden ayrılırken herkesle vedalaşarak çıkmak lazım gelir.

Hepimiz sağlıklı yaşamak durumundayız. Sağlığı korumak ve sağlıklı kalmak için herkesin yapması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:

1- Samimi bir Müslüman olmak gerekir. Samimi Müslüman demek, Allah’ın emrettiği mânâda inanmak, inandığı esasları hayata geçirmek demektir.

2-Temizliğe dikkat etmek gerekir.

3-Namaz kılmak gerekir.

4-Oruç tutmak gerekir.

5-Üzüntüyü yok etmek gerekir.

6-Seyahat etmek gerekir.

7-Alışık olduğu şeyleri yemek gerekir.

8-Aç karna bal şerbeti içmek gerekir.

9-Sabah akşam 5’er gram çörek otu yemek gerekir.

10-Az yemek gerekir.

11- Üzüm ve hurma şerbeti içmek gerekir.

12-Güzel koku sürünmek gerekir.

13-Zeytin yağı sürünmek gerekir.

14-Göze sürme çekmek gerekir.

15-Helâl yoldan cinsi ilişkide bulunmak gerekir.

16-Hurma ile acuru birlikte yemek gerekir.

17-Karpuz ve kavunu hurma ile yemek gerekir.

18-Kuru üzüm hoşafı içmek gerekir.

19-Sabahleyin erkenden –seher vakti– kalkmak gerekir.

20-Günde en az 10 bin adım yürümek gerekir.

21-Kötü alışkanlıklara mübtelâ olmamak gerekir.

22-TV seyretmemek gerekir.

23-Her mevsim günde en az 2 litre su içmek gerekir.

24-Hazır yiyecekler yememek gerekir.

25-Mecbur kalmadıkça dışarıdan yememek gerekir.

26-Stresten uzak durmak gerekir.

27-Hergün aynı saatlerde yemek gerekir.

28-Komşuluk ilişkilerini sürdürmek gerekir.

29-Akrabalarla ilişkiyi sürdürmek gerekir.

30-Bolca sadaka vermek gerekir.

31-İnsanlardan tebessümü eksik etmemek gerekir.

32-Misafirsizliğe maruz kalmamak gerekir.

33-İnsanın kendisiyle kavgalı olmaması gerekir.

34-Yaratılanı Yaratandan dolayı hoş görmek gerekir.

35- Tanıdık-tanımadık herkese selâm vermek gerekir.

36-Dünyaperest olmamak gerekir.

Gerektiği gibi yaşamaya var mısınız?

Ne Yediğimizi Bilmeliyiz

Ne Yediğimizi Bilmeliyiz
Kasaptan aldığımız hazır kıymanın içinde tavuk kemiği olabileceğini, yoğurdun içine daha yoğun görünmesi ve miktarının artması için nişasta katılabildiğini veya kaşar peynirinin içinde patates püresi olabileceğini düşünebilir misiniz?

Maalesef, hazır gıdalarda duyunca dudağımızı uçuklatacak daha nice hileler yapılıyor. Fiyatı daha uygun diye tercih edilen, açıkta satılan birçok gıdanın içinde, aslında olmaması gereken, çoğu insan sağlığına büyük ölçüde zararlı maddeler bulunuyor. Özellikle her kesimden insanın mecburen tükettiği et, süt, peynir, ekmek gibi temel gıdalarda yapılan hilelerle ürünün maliyeti düşürülüyor. Hileli gıdalar, pazarda, markette, restoran ve büfelerde olması gerekenden daha ucuza satılıyor. En çok hile yapılan gıdalardan biri olan kıymayı eğer et parçasından çektirirseniz fiyatı 10 milyonu aşıyor. Paketlenmiş hazır kıymalardan alırsanız fiyatı 3-5 milyona düşüyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hıfzıssıhha Enstitüsü Müdürü Muhsin Öztürk, hile olmasa aynı kalitede bir ürünün bu kadar farklı fiyata satılamayacağını söylüyor. Tüketicilere rastgele alışveriş yapmamalarını tavsiye eden Öztürk, fiyatı olması gerekenden daha ucuz olan bir üründen her zaman şüphelenilmesi gerektiğini belirtiyor. Öztürk, bu tür hilelerin ortaya çıkmasından sonra ünlü gıda markalarının ürün fiyatını artırmasını da doğru bulmuyor ve tüketicinin ikinci bir olumsuzluk yaşadığını vurguluyor.

Muhsin Öztürk’ün verdiği bilgilere göre, en çok hile, yapı itibarıyla müsait olan, karışım halinde piyasaya sürülen, yapım aşamasını görmemizin mümkün olmadığı ve karıştırılan maddelerin anlaşılmasının zor olduğu ürünlerde yapılıyor.

Bunların başında ise, hazır kıyma, salam, sucuk, sosis, kavurma gibi et ürünleri, süt ürünleri, baharatlar ve unlu mamuller geliyor.

Parça ette hile daha az yapılıyor. Bazı yerlerde etin daha kırmızı ve taze görünmesi için içine kimyasal maddeler enjekte ediliyor. En çok tüketilen et şekli olan kıymada ise karışım olduğu için parça çok fazladır ve iyice küçültülüp öğütüldüğü için fark edilmesi zordur. Hileli kıymanın içine, normal şartlarda yiyecek olarak kullanamayacağımız et parçaları, etin mühürlü kısım, zar kısmı, sinirler, dış yüzeyindeki kurumuş zarı, kanlı kısımları katılıyor. Kasaba gittiğimizde istediğimiz parça et hazırlanırken gözümüzün önünde atmak için ayrılan kısımlar daha sonra kıymanın içine girebiliyor. Bu tür besin değerini yitirmiş, çabuk bozulmaya eğilimli kırpıntı maddeler insan sağlığına zarar veriyor. Özellikle damga boyasının çok miktarda olmasının büyük zararı var. Bazen de kıymanın yapısını değiştiren sakatat katılıyor. Ağırlığını artırmak için yağ, rengini kırmızılaştırmak için dalak katılıyor. Muhsin Öztürk, son zamanlarda yapılan analizlerde kıymanın içinde tavuğun artık ürünlerinin, kanat uçlarının, taşlıklarının, ayaklarının, derisinin ve kemiklerinin de tespit edildiğini anlatıyor.

Sucuk, salam, sosis, pastırma, kavurma gibi et ürünlerinde de çok hile yapılıyor. Bunların içine et kırpıntıları, etin düşük kaliteli kısımları katılıyor. Ayrıca, fiyatı düşük olanların çoğu, besin değeri düşük yaşlı hayvanlardan yapılıyor. Romanya ve benzeri ülkelerden, resmi veya gayrıresmi yollarla getirilen etlerden yapılan sucuklar da piyasada çok düşük fiyata satılıyor. Muhsin Öztürk, “Düşük fiyata satılan bazı et ürünlerine kanatlı hayvan etinin çok katıldığını gördük. Elbette işe yarar kısımları değil, artık kısımları. Tavuk derisinden sucuk yapılabiliyor. Bozulan veya son kullanma tarihi geçen ürünler, yeniden işleniyor. Bir sucuk fabrikasında bizzat şahit oldum bu sahtekarlığa. 100 kg sucuk karışımının içine 10 kg küflenmiş sucuk katılıyor. Baharat ve sarmısakların arasında kokusu ve tadı anlaşılmıyor.”

Dengeli Beslenme Kuralları

Dengeli Beslenme Kuralları
Hayatinizda akilci bir beslenme rejimi her zaman olmali. Kilo vermeyi ertelemeyin. Eger hizla kilo veremediyseniz, hayal kirikligina ugramayin. Keza çok çabuk kilo kaybederseniz, yeme aliskanliklarinizi degistirmeniz imkansiz. Herhangi bir tatliyi yemeden veya bisküvi paketini açmadan önce kendinize sorun, "Ben gerçekten aç miyim" eger cevabiniz olumluysa, on dakika bekleyin ve bu soruyu tekrar sorun.

Yiyeceklerinizi haftalik olarak planlayin. Böylece alisveris yaparken, abur cubur satin almaktan kurtulabilirsiniz.Asla süpermarkete aç gitmeyin. Eger insanlar tok karnina alisverise giderlerse, besin degeri daha yüksek yiyecekler aliyorlar. Abur cuburdan da uzak duruyorlar.

Daha hareketli olabilmek için hayatinizda, beslenme rejiminizde degisiklik yapmaktan kaçinmayin.

Bir günlük tutun. Hem ne yediginizi, hem de ruh halinizi kaydedin. Eger istemediginiz halde yemek yiyorsaniz, bir dakika sonra kendinizi kontrol altina alabilirsiniz. Iradeyi kullanmak, dakikalarla baslar, saatlik, günlük, haftalik, aylik... sürelerle devam eder. Daima geriye dönüp kendinizi kontrol edin

Diyetin gizli amacı!

Diyetin gizli amacı!
Diyet ve benzeri oluşumlar Türk delikanlıları güçten düşürmek ve Türk tebaanın devamını engellemek için dış mihraklar tarafından çıkarılmış bilinçli bir düzmecedir. Amaç eskiden bir koyunu bir oturuşta götüren dev gibi babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp elde orak çalışmaya devam eden büyük Türk kadınlarını; kalori sayan, grip olunca yatağa düşen, fitness ve aerobik yapan çıt kırıldım tiplere dönüştürmek ve Büyük Türk ırkını Japonlar gibi sıs­ka zayıf ve sağlıksız bir ırk haline getirmektir.

İktiza ettiğinde 240 kiloluk top mermisini tek başına namluya süren bir Türk babayiğidini pazar arabası ile pazara çıkmaya muhtaç duruma düşü­rülmesinden daha soykırım ne olabilir arkadaşlar

diyet

Kim uzun ve sağlıklı bir yaşam istemez ki ? Farkına varmayabilirsiniz fakat tüm hastalıklara ve yaralanmalara bağlı hasar ve ölümlerin üçte ikisi sizin seçimlerinizle doğrudan ilgili. Bu, hastalık ve yaralanmaların birçoğunun önlenebilir veya hiç olmazsa ertelenebilir olması anlamına geliyor.

Sağlığı ve kendini iyi hissetmeyi etkileyen faktörleri iki grupta topluyoruz.

 Değiştirilemeyen özellikler : Yaş,cinsiyet ve aile hikayesi gibi.
 Değiştirilebilen özellikler : Yaşam tarzı, çevre, kişisel seçimler gibi.

Değiştirilebilir özellikler, şimdiki ve hatta 30-40 yıl sonraki sağlık durumunuzda büyük rol oynar. Yediğiniz besinler, aktivite durumunuz, sigara tüketimi, alkol kullanımı ve gereksiz ilaç kullanmaktan geri durmak gibi seçimleriniz çok etkili. Sağlıklı yaşamak için yapacağınız uzun süreli yatırımınız daha sağlıklı yaşamanızı, yaşlanmanızı sağlayabilir.Bu yatırım, yaşam tarzı ve yaşla ilgili meydana gelen hasarları yavaşlatarak daha güzel yaşamanızı sağlar.

Yaşınızı göz önünde tutarak yaşam tarzınıza dikkat edin. Ve sağlıklı olmak için yatırım yapın.Uzun ve sağlıklı yaşamak için buna hemen başlayın. Sonuçta değişiklik yapmak için beklemek yaşlanınca hayat sigortası yapmaya benzer ki bu da zaman geçtikçe maliyetin artacağı anlamına gelir.

Sağlıklı Yetişkinler İçin Beslenme Önerileri

 Besin çeşitliliğine önem verin.
 Ağırlığınızı dikkate alarak beslenme ve fiziksel aktivitenizi dengeleyin.
 Diyetinizde tahıl ürünleri, sebze ve meyveler gibi bitkisel ürünlere ağırlıklı yer verin.
 Diyetinizde doymuş yağ, kolesterol ve yağlı besinleri azaltın.
 Şeker tüketiminizi azaltın.
 Diyetinizdeki tuz ve sodyumu azaltın.
 Alkol tüketiyorsanız giderek azaltarak bırakmaya çalışın

Giriş

Giriş
Okulöncesi dönemdeki çocuklar meraklı, araştırıcı, hayal güçleri kuvvetli ve sorgulayıcıdırlar. Bu nedenle çocukların bu yöndeki gelişimlerini desteklemek amacıyla, onların araştırabilecekleri, meraklarını giderebilecekleri, neden sonuç ilişkisini görebilecekleri, çeşitli fikirler öne sürerek tahminlerde bulunabilecekleri fırsatlar verilmeli ve bu yönde eğitim ortamları hazırlanmalıdır. Bu da çocukların merak ve araştırma duygularını geliştirici ve zihinsel yeteneklerini uyarıcı etkinliklerden biri olan "fen etkinlikleri" ile mümkündür. Okulöncesi dönemde fen etkinlikleri fen bilimlerine ilişkin bilgilerin çocuğa aktarılması olmayıp, çocuğun bunları yaparak ve yaşayarak öğrenmesidir. Ezbere bir fen bilgisi aktarımı çocuğun zihinsel gelişimine katkısı olmayıp, sadece bilgilerin artmasına yarar. Oysa ki, okulöncesi yıllarda önemli olan çocuğun araştırma, inceleme ve gözlem becerilerini geliştirerek, sağlam bilimsel temeller oluşturması ve bilimsel düşünmeyi öğrenebilmesidir. Anaokullarında çocukların yaparak öğrenmeleri ile gerçekleştirilecek fen çalışmaları sırasında çocuk gözlem yapma, soru sorma, fikirler ileri sürme, tahmin etme, iletişim kurma, düşüncelerini başkaları ile paylaşabilme ve neden sonuç ilişkisini kavrama fırsatına sahip olacaktır. Bu nedenle, fen etkinliklerine çocuğun merak duygusunu uyaracak ve doğal merakını tatmin edecek doğal ortamın yaratılmasıyla başlanmalıdır. Esas olan çocuğun merakını giderebilmesi için sorular sorması ve bu sorulara cevap bulabilmesi için gözlem inceleme ve araştırma yapmasıdır. Okulöncesi çocuklar için fen öğretiminin başlangıç noktası onların doğal çevreleridir. Çeşitli çevre gezileri ve yürüyüşler onlara gözlem ve inceleme yapma fırsatı verirken, doğadaki değişimler (mevsimler, gün, hava durumu gibi). Onlara sorgulama ve araştırma olanakları yaratabilir. Ayrıca çevrelerindeki bitkiler, hayvanlar, taşlar, bulutlar, yeryüzü, canlı ve cansız bütün nesneler onlarda heyecan yaratır ve onlara araştırma fırsatları sunar. Bu nedenle öğretmen iyi bir gözlemci olup, çocukların ihtiyaç duydukları her an onları bu tür etkinliklere yönlendirebilmeli ve her konuda sorular sorarak, gözlem, inceleme, araştırma ve sorgulama yeteneklerini geliştirebilmelidir.

0-1 AYDA

0-1 AYDA
Yüzü koyun yatırıldığında başını kontrol etme çabası içindedir.4.haftada tutabilir ve kaldırabilir.Eli kapalıdır.Avucunun içine küçük bir nesne dokundurulduğunda sıkıca yakalar.

Yüksek sese tepkide bulunur.

Göz,yakın bir nesne üzerine kısa süre sabitleşebilir.Parlak renkler ve şematik şekiller üzerinde,gözün biraz daha fazla kaldığı izlenebilir.

Tatlı,tuzlu,ekşi,acı besinleri ayırt edebilir.

1-4 AYLARDA

1-4 AYLARDA
Omuz ve baş kontrolü görülmeye başlar.

3. ve 4.aylar içinde desteklendiğinde kısa bir süre oturabilir.Başını dik tutabilir.Kollarına dayanarak doğrulabilir.

Görme duyusu gelişmiştir.Yatay hareket eden nesneleri izleyebilir.Göz ilgisini çeken nesneler üzerinde daha uzun süre kalır.

Görme ve işitmenin işbirliği görülür.Sesin geldiği yöne bakar.

Çevreye ilgi artar,ayak seslerine beslenme,banyo gibi hazırlıklara tepki verir.

Sosyal gülme 2. ay sonunda görülür.

Esas sesleri taklit etme yeteneği gelişmiştir.

Yakaladığı bir hareketi durmadan tekrar eder.

Çıngırağı hızla sallayınca ses çıkardığını fark eder.Avuç içi ile yakalar.Herşeyi ağzına götürür.

1-4 AYLARDA
Omuz ve baş kontrolü görülmeye başlar.

3. ve 4.aylar içinde desteklendiğinde kısa bir süre oturabilir.Başını dik tutabilir.Kollarına dayanarak doğrulabilir.

Görme duyusu gelişmiştir.Yatay hareket eden nesneleri izleyebilir.Göz ilgisini çeken nesneler üzerinde daha uzun süre kalır.

Görme ve işitmenin işbirliği görülür.Sesin geldiği yöne bakar.

Çevreye ilgi artar,ayak seslerine beslenme,banyo gibi hazırlıklara tepki verir.

Sosyal gülme 2. ay sonunda görülür.

Esas sesleri taklit etme yeteneği gelişmiştir.

Yakaladığı bir hareketi durmadan tekrar eder.

Çıngırağı hızla sallayınca ses çıkardığını fark eder.Avuç içi ile yakalar.Herşeyi ağzına götürür.

10-12 AYLARDA

10-12 AYLARDA
Yardımsız ayağa kalkabilir.Tutunarak yürür.Erken yürüme görülebilir.Ortalama yürüme zamanı 13-15 aylar arasıdır.

Yatma durumundan oturmaya geçebilir.Düşmeden,eğilebilir.

Çevrede gördüğü davranışları taklit edebilir.

Parmaklarını deliklere sokmaya çalışır;halkaları yakalar.

Yetişkinlerin sallanarak ve vurarak yaptığı oyunlardan zevk alır.

Üç küpü yan yana getirmeye çalışır.

Ulaşmak istediği nesneyle arasındaki engeli kaldırabilir.Amaç-sonuç bağlantısını kura bilmektedir.Bu ilk zeka belirtisidir.Nesneleri son kayboldukları yerde değil,ilk denemede bulduğu yerde arar.

Topu karşısındaki kilşiye atma denemeleri yapar.

Önceden anlama,kestirme görülür.Annenin kalkmasının onun gideceğine işaret olduğunu sezinlerve ağlayabilir.

Yabancılardan çekinme ve korkma görülür.

Kendini besleme isteği gösterir.Kaşığı kullanmak ister.

Kahkaha ile gülebilir.Sevgi gösterir

18-24 AYLAR

18-24 AYLAR
 Sandalyede rahatlıkla oturabilir.

 Elinden tutulduğunda,merdivenleri inip-çıkabilir.Tek ayak üstüne atlayabilir.Atlamada iki ayağını birden kullanamaz.

 Koşabilir;ancak ani dönüşlerde dengesini kaybeder.

 Kaşığı doğru tutar ve ağzına götürebilir.

 Araç kullanarak,ulaşmak istediği nesneyi yakalayabilir.

 Tekerlekli arabayı çekebilir.Topa tekme vurabilir.

 Bebeğinin gözünü,kulağını,ağzını v.b organlarını gösterebilir.

 Bazı nesneleri veya canlıları resimlerinden tanır ve gösterir.

 Objelerle ilgili etkinliklerde,yatay kavramına doğru bir yöneliş izlenir.

 Doğrudan algı alanında olmayan,ancak daha önce gördüğü bir olayı,taklityoluyla,ortaya koyabilir.

 İlgi alanında dikkat topalama ve hatırlama süresi,yaklaşık 15 dak.dolaylarındadır.

 Yeni etkinlikler dener;beceremediğinde,önce ustalaştığı benzer bir davranışı tekrarlayarak çözüm arar.Düşüncelerini,taklit yoluyla,davranış ve tavır alışlarıkyla ortaya koyar.

 Yapması istenen basit istekleri yerine getirebilir.Oyuncaklarını bir sepete koyabilir.

 Kitap sayfalarını üçer-beşer çevirebilir;tek tek çevirmeyide becerebildiğini,zaman zaman,ortaya koyar.

 Kağıdı katlamaya çalışır;el seçimini ortaya koyar;ancak zamanla bu seçimi kendiliğinden değiştirebilir.

 Tahta küpleri kutudaki yerlerine yerleştirebilir.

 Bir kelimelik cümleler çoğunlukta olmakla birlikte,iki kelimelik zaman zamanda,üç kelimelik cümleler kurabilir.

 Öz-yönelim çok güçlüdür;sevdiği kişi ve nesneleri paylaşmak istemez.Mutluluk ve haz duygularını,yoğun biçimde,belli eder.Utanma,korku,öfke kıskanma duyguları belirir.

 Diğer çocuklara ilgi artar.Onlarla birlikte olmak ister;ancak,yan yana sürdürülen paralel oyunlar görülür.

 Dışkılama konturaolü gelişmektedir.

3 YAŞ ÇOCUĞUNUN GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

3 YAŞ ÇOCUĞUNUN GELİŞİM ÖZELLİKLERİ
Büyük ve küçük kas aktivitelerinde daha başarılı, daha fazla kontrole sahiptirler. Daha istekli, ilgili arkadaş canlısı ve daha bağımsızdırlar. Hikaye dinlemek ve tekrarlamaktan hoşlanırlar. Dikkat süreleri hala çok kısadır. Üç ve daha fazla kelime içeren cümleler kurabilirler. Hala hatalı konuşmakla birlikte konuşmalar daha anlaşılır şekildedir. 1000 kelime hazinesine sahiptirler. İki-üç emri arka arkaya yerine getirebilirler. Su köşesi aktivitelerinden hoşlanırlar.

Zihinsel Gelişim Özellikleri Yapılabilecek Aktiviteler

Üç objeyi seçme ve sayma

 a. Her çocuk için masaya çatal, kaşık, tabak koymalarını isteme

 b. Bahçeden seçerek üç çiçek toplamasını isteme

 Dört-altı rengi tanıma ve eşleştirme (önce kırmızı, yeşil, mavi, sarı daha sonra kahverengi, siyah, turuncu, mor)

 a. Bir daireyi her biri farklı renk olacak şekilde altı eşit parçaya bölme ve çocuktan bu altı rengi seçerek etrafına yerleştirmesini isteme

 b. Altı tane renkli kutu ve altı tane aynı renkteki fasulye torbaların çocuğa vererek, uygun renkteki fasulye torbasını uygun kutuya fırlatmalarını sağlama

 c. Bir kutuya 8-10 tane farklı renkte nesne koyarak çocuktan ismi söylenilen renkteki nesneyi bulmasını isteme

 Merdivenleri tek adımlarla çıkabilir.

 Tek ayak üzerinde durabilir zıplar;parmak uçlarında yürüme denemeleri yapar.

 Koşmayı daha iyi becerir;köşeleri rahatlıkla döner,hızını artırabilir ve azaltabilir.Zaman zaman tökezlenir ve düşer.

 Ayakkabılarını (genellikle ters) giyinbilir;ancak bağcıklarını bağlayamaz.

 Basit giysileri ğiyiyebilir. ve çıkarabilir.

 Küpleri üst üste koymada ustalaşmıştır.9-10 küple kale yapabilir.Küpleri yatay kullanma görülür.

 Su dolu bir bardağı taşıyabilir;suyunu içebilir.Çatalla yemek yemeye başlar.Kaşık kullanmada ustalaşmıştır.

 Kağıdı yandan katlayabilir.Gösterildiği halde,genllikle köşe katlaması yapamaz.

 Köşeli,dikey çizgiler çizebilir.Bir insanı normal çizemez.uvarlak çizgilere geçiş görülür.

 Tuvalet ihtiyacını belirtir.Ancak,zaman zaman,oyuna daldığında ya da bazı geceler,haber verme gecikebilir.

 Yuvarlak,kare,üçgen şekilleri eşleştirebilir;yerine yerleştirebilir;ancak bu şekilleri çizemez.

 Özellikle dilde,bu eşleştirme yeteneği belirgindir.Objeleri kolayca sınıflayabilir;tanmlayabilir;kıyaslayabilir.

 Ana renkleri tanır ve eşleştirebilir.

 Durmadan soru sorar.

 Uygun olan ve olmayan davranışlarıyla ilgili tepkileri anlayabilir;bunlara göre kendini yöneltebilir.

 Koku ve dokunma farklılıklarını ayırt edebilir

4 YAŞ ÇOCUĞUNUN GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

4 YAŞ ÇOCUĞUNUN GELİŞİM ÖZELLİKLERİ
El becerileri daha gelişmiştir. Daire ve kare şekillerini kopya edebilir. Vücudun baş bölümlerinin bulunduğu resimler çizebilir. Büyük parça "yap-boz"ları yerleştirebilir. Hikayelere başlıklar uydurur ve konuları birbirine bağlar. Blok ve dramatizasyon köşelerinde oynamaktan çok büyük zevk alır. Çok fazla konuşarak yetişkinin sabrını dener.

Zihinsel Gelişim Özellikleri .... Yapılabilecek Aktiviteler
(İki uzun çizgi çizme)

 a. Çocuklarla uzunluğu hakkında konuştuktan sonra renkli kurdeleleri kesmelerini saglama

 b. Üç-dört farklı uzunlukta samanı kesme ve onları uzunluklarına göre sıraya koymalarını sağlama
(Dört ve daha fazla sayı sayma)

 a. Dört fasulye torbasını seçerek, sayarak fırlatmalarını sağlama

 b. Çocuklardan zıplarken saymalarını isteme

 c. Yemek zamanı arkadaşlarını saymalarını isteme

 d. Kutudan dört kurabiyeyi sayarak almalarını isteme

 e. Meyveyi dört parçaya kesmelerini isteme

 f. Grup kararlarını oylama ve her oyu gösteren bir grafik yaparak oyları sayma

(Altı rengi isimlendirme ve tanıma )

 a.Gün boyunca karşılaştığı nesnelerin renklerini tartışma. Örneğin: Kırmızı ışık, yeşil ağaç, sarı muz gibi

 b. Bir grup nesneyi renklerine göre ayırma, benzer ve farklılıklarını söyleme

 Koşmada daha güvenlidir.

 Bir bacak üzerinde daha uzun süre dengede durabilir.Sekemez;bu beceri 5 yaşına doğru görülür.

 Top yakalamada becerisi artmıştır.El-göz işbirliği gelişmiştir.

 Elini,yüzünü yıkayabilir.Dişini fırçalar.

 Kendi başına giyinebilir;düğmelerini ilikleyebilir.Saçını tarar.

 Ayakkabısını doğru ğiye;bağcıklarını ancak bir süre sonra bağlayabilir.

 Dökmeden bir kaptan diğerine su boşaltabilir.Bloklarla küpleri kullanarak binalar yapabilir.

 Diğer çocuklarla yarışmaya girer

 Paylaşabilir.

 Öz-yönelim hala yoğun olmakla birlikte başkalarının varlığına ve haklarına bilinçlenme başlamıştır.

 Büyük küçük kavramları gelişmiştir.Ancak"orta"ölçüyü ayırt edemez.

 Kağıdı köşeli katlamada hala güçlük çeker,zaman zaman başarır.

 Objeleri 4 e kadar sayabilir.Az-çok kavramı gelişmeye başlar.

 Birkaç harf yazabilir.Kitap sayfalarını rahatlıkla,tek tek çevirebilir.

 Makası kabaca kullanabilir.

 Masal dinlemeyi sever.Dikkat süresi 10-15 dk ile değişir.

 Üç tekerlekli bisikleti kullanmada ustalaşmıştır.

 Ana renklerin isimlerini rahatlıkla kullanır.

 Eksik çizilmiş resimlerin bir-iki eksiğini görebilir.

 Üçgen ve kare şekilleri kabaca çizebilir.Artı ve çarpı şekillerini çizebilir.

 İnsan resmini bir baş ve ona bağlı olarak çıkan iki çizgi ile belirterek çizer.Beden bu çizimde yer almaz.

 İki-üç kişilik grup oyunlarına katılır.

 Boyda 5-6cm.lik;kiloda1,5-2.kgr.lık bir artış gösterir

4-10 AYLARDA

4-10 AYLARDA
Sırt üstü durumundan yan yatmaya geçebilir.Emekleme denemesi 5. ayda görülür.7. ayda,sürünme ve emekleme gelişir.8.ayda tam dönüş görülür.

Uzatılan nesneyi yakalamaya çalışır.6.ay içinde terredütlü yakalama görülür.8,9.aylarda iki küpü bir araya getirebilir.Ustaca yakalama 9. ayda görülür.Aynı ay içinde hangi elini seçtiğini belli edebilir.Sonra bu eli değiştirebilir.

Katı mamaları,4.ayın sonu ve 5.ay içinde yiyebilir.

Anlamlı sesler ve heceler çıkarmaya başlar,taklit yeteneği gelişmektedir.

Destekle oturabilir.Omuz ve baş konturolü gelişmiştir.7.ay içinde desteksiz oturma görülür.

Yardımla ayakta durabilir.Tutunarak durma 9. ve 10. ayda görülür.Emeklemede ustalaşmıştır.

Göz ve el koordinasyonunun başlangıcı 4. aya raslar.

6.ayb içinde tanıdık ve yabancı yüzleri ayırt etme başlar.Seçicilik görülür.

Objeleri bir elinden diğerine geçirebilir.(Çocuklar genellikle9-12.aylar arası hangi ellerini kullanmak üzere seçtiklerini belli ederler.İki yaşına kadar sağ elini kullanmasına yardım ve özendirme söz konusu olabilir,oyuncağı sağ eline uzatmak,sağ elini rahat kullanacağı bir biçimde oturtmak gibi-ikinci yaştan sonra,sol elini seçtiğini ortaya koyarsa herhangi bir karışma zararlı olabilir.)

5 YAŞ ÇOCUĞUNUN GELİSİM ÖZELLİKLERİ

5 YAŞ ÇOCUĞUNUN GELİSİM ÖZELLİKLERİ
Motor becerileri daha gelişmekle birlikte harf ve sayıları ters yazabilir. Durmaksızın konuşur ve sorular sorar. Zaman kavramı ile daha fazla ilgilenmeye başlar ve saatin akrep ve yelkovanının temel hareketlerini bilir. İlk, orta ve son gibi pozisyon kavramlarını bilir. Kendi adını yazabilir veya gördüğünde tanıyabilir. Dikkat süreleri artmakla birlikte yetişkine oranla hala çok kısadır. Gerçek ile hayali çok zor ayırt edebilirler.

Zihinsel Gelişim Özellikleri...Yapılabilecek Aktiviteler
(İsmini tanıma)

 a. Çocukların görünmeyen bir yerlerine adlarını yazma

 b. Elbise ve ayakkabı dolabına her bir çocuğun adını yazma (çocuk sizi bunu yaparken izlemeli)

 c. Çalışmalarına isimlerini yazmaları için cesaretlendirme
(Birden yirmiye kadar ezbere sayma)

 a. Masada çocukları sayma

 b. Peçeteleri sayma

 c. Tabakları sayma

 d. Çocukların karşılaştıkları materyalleri onlarla sayma
(Birden beşe kadar sayıları yazma)

 a. Sayıları yazmaları için çocuklara kağıt kalem verme

 b. Tıraş köpüğü vererek çocuğun bunlarla sayıları yazmasını isteme
(İlk, orta ve son pozisyonlarını anlama)

 A. Hafta içinde ilk, orta ve son kavramını anlamak için temizlik kuyruğunda çocukların yerlerini değiştirme

 B. Üç araba koyarak ilk, orta ve son hakkında konuşma

 Koşma,sekme ve atlamada vücut hareketleri tam bir denge içindedir.

 Küçük kas gelişimi ileri düzeydedir.Kalemi rahatlıkla kullanabilir.

 Kesme ve yapıştırma etkinliklerine ilgi duyar.

 Kare ve üçgen şekilleri rahatlıkla kopye edebilir;ancak,baklava biçiminin meyilli kenarlarını çizmede,hala güçlük çeker.

 Karşılaştırmalar yapabilir.Kendini eleştrebilir.

 Çevresini denetlemek ister

 İnsan resmini,baş,bacaklar ve ayaklar olarak çizer.Bedenin bu çizimde yer alması,altıncı yaşa doğru gerçekleşebilir.

 Objeleri on'a kadar sayabilir.

 Büyüklük küçüklük kavramlarından sonra"orta""yarım" ve"ikisi arası" kavramlarındada gelişme görülür.

 Olaylarla zamanı birleştirmeye başlamıştır.Sabah ve akşamı bilir.Televizyonda sevdiği dizinin zamanını hatırlamaya başlar.

 Bilgi toplayıcı sorular sorar.Kelimelerin anlamlarını öğrenmek ister.

 Basit kelimeleri,özellikle kendi adını kopye etmek iste;deney fırsatı verildiğinde başarılı olur.

 Para ile alış veriş yapabilir.

 Düzen duygusu gelişmiştir.Çevresini denetlemek ister.Ayakkabılarının bağlarını bağlayabilir.

 Eksik insan ve eşya resimlerini tamamlayabilir.

 Önceleri olduğu gibi korku ile sık sık sarsılmaz.Kendine ve çevresine güvenir.Gerçek ve hayal arası ayrımı yapmaya başlar.

 Yaptığı işin görülüp beğenilmesini ister.

 Sosyal uyum için gerekli daavranışları,çevresinde gördüğü örnekleri taklit ederek,elde eder.

 Benlik kavranı iyice gelişmiştir.Özdeşleşmek üzere seçtiğibirey gibi hareket etmeye özen gösterir.

 Boyda 5-6cm.lik;kiloda1,5-2.kgr.lık bir artış gösterir.

6 YAŞ ÇOCUĞUNUN GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

6 YAŞ ÇOCUĞUNUN GELİŞİM ÖZELLİKLERİ
Canlı ve coşkulu olduğundan yeni şeylerle yeteneklerini denemeye heveslidir. Bu nedenle yeni denemelere girmeye çok isteklidir. Okuma yazma ve sayıları kullanma yeteneğinin ilk adımlarını atabilir. Fakat öğrendikleri şeyler hala gözlemlediği ve yaptığı şeylere dayalı olup, soyut düşünemezler. Beş yaşa oranla daha titizlikle üçgen çizebilir, kareyi daha doğru biçimde kopya edebilir. Nesnelerdeki benzerlikleri ve farklılıkları söyleyebilir. Ortalama 3000 kelime hazinesine sahiptir. Geçmiş, şimdi ve gelecek zaman kavramları şekillenmeye başlamıştır.

 Ev içi ve dışı etkinliklerde çok canlıdır.

 El becerisinin ona sağlıyabileceği olanakları keşvetmiştir.Bloklarla çeşitli yapılar yapar ve oyunlarında bunları kullanır.

 El işi çalışmalarını severek yapar.Rahatlıkla keser;yapıştırı;katlar ve şekil verebilir.

 Top ve ip oyunları yaygındır.Erkek çocukların genellikle top,kız çocuklarının ise ip oyunlarını yeğledikleri görülür.

 Oyunlarda kız-erkek ayrımı görülmeye başlar.Grup oyunlarına istek artmıştır.

 Çizgileri daha gerçekçidir.Bir insan resmini,baş,gövde,kollar ve bacaklarını belirterek tan çizebilir.

 Şekilleri tanır eşleştirebilir.Harfleri kopye edebilir;adını yazabilir.

 Kitapta resim boyamayı ve resim yapmayı sever.

 Pasif kelime hazinesi ilköğretim için gerekli görülen zenginliğe ulaşmıştır.

 Kendi görüş açısından sağ ve sol tarafını ayırt edebilir;ancak,diğer bir kişinin sağ ve sol kolunu göstermekte güçlük çeker.

 Basit alış verişleri rahatlıkla yapabilir;paraları tanır.

 Geçmiş,şimdi ve gelecek zaman kavramları,kaba bir biçimde,şekillemeye başlamıştır.

 2. OKULÖNCESİ EĞİTİMDE FEN BİLGİSİ ÖĞRETİMİNİN AMAÇLARI

1.Çocuğun zihinsel becerilerinin gelişimine yardımcı olmak
a. Bir sorunu algılama ve tanımlayabilme
b. Soruna veya çözümüne ilişkin bilgileri edinme ve bu bilgileri belleğinde depolama ve gerektiğinde kullanma.
c. Depoladığı bilgileri günlük yaşamda akılcı bir biçimde sorunlarının çözümü için kullanma
d. Karşılaştığı sorunlara yeni çözümler bulma; yetersiz çözüm bulduğunda başa dönüp yeniden başlama ve sorunu düzeltme
e. Sorunun çözümünde zorlandığında sorundan kaçmayıp, gerçekçi çözümler arama

2. Düşüncelerini rahatça ifade edebilme ve paylaşabilme alışkanlığı kazandırmak.

3. Bilgiyi bulma, toplama ve yararlanma sürecini çocuğa öğreterek, bilimsel bir tutum ve tavır geliştirmek. Araştırmadan sonuca varma genelleyici ve gerçekdışı değerlendirmeler yapma, bilgiyi kaynağından araştırmayıp, kulaktan dolma bilgilerle değerlendirme, olaylara tek bir açıdan bakma gibi bilimsel olmayan tutumlardan uzak tutma.

4. Bağımsız düşünme ve muhakeme yeteneğini geliştirmek.

5. Çocukta çevresinde olup bitenlere karşı duyarlılık kazandırmak.

6. Çocuğa dinleme becerisi kazandırmak.

 3. FEN BİLGİSİ ÖĞRETİMİNDE YAPILABİLECEK ETKİNLİKLER

Temelde bu etkinlikler üç gruba ayrılır.

3.1. Öğretmenin Başlattığı veya Gerçekleştirdiği Fen Etkinlikleri: Bu etkinlikler önceden öğretmen tarafından ayrıntılı olarak planlanan etkinliklerdir. Öğretmen önceden planlamaya uygun bir biçimde fen köşesine konu ile ilgili araç gereçleri koyar. Ayrıca öğretmen belirlenen konu ile ilgili olarak çocukların meraklarını uyandırmak için, önce kendi sorular sorar, sonra çocukları konu ile ilgili sorular sorması için cesaretlendirir. Örneğin; öğretmen sıcak-soğuk kavramını işlediği bir gün dışarıda çocuklarla kartopu oynarken, ne kadar çok terlediğinden (ısındığından) bahsederek konuya başlayabilir. Sonra çocuklara başka terleyen (ısınan) olup olmadığını sorabilir. Konuya çocukların ilgisini çektikten sonra onlara; - "Soğuk bir günde sıcakladığında nasıl serinleyebilirsin?" diye sorarak çocukların cevaplarını dinler ve tartışabilir. Çocukların da bu konuda sorular sorması için onları cesaretlendirir. Öğretmen daha sonra çocuklarla sınıfa girerek "Sıcak şeyleri nasıl soğutabileceğimizi veya soğuk şeyleri nasıl ısıtabileceğimizi" anlatan deneyler yapabilir. Bu aşamada öğretmen rehber olmak üzere çocukların bireysel veya gruplar halinde denemeler yapmasına izin verir. Onlara sorular sorarak çocukların bilgi edinme süreçlerini kolaylaştırır ve gözlenen değişiklikleri anlamalarını sağlar. Öğretmen bu aşamada çocukların yaşayarak öğrenmelerine olanaklar sağlar ve deney sonrasında bir birleri ile bilgileri paylaşmalarına fırsatlar verir. Çocukların arkadaşları ile bilgileri paylaşmaları bilimsel tavır geliştirmelerinde önemli bir adımdır ve net bir şekilde bilgilerin açığa çıkmasını sağlar.

3.2. Öğrenilen Bilgilerin Diğer Bilgilerle Bütünleşmesi İle İlgili Etkinlikler: Bu etkinlikte öğretmen ön plandadır. Çocuğun edindiği bilgi ve kavramları benzer olaylarla genellemeyi ve varılan sonuçların çocuğun yaşantısındaki olaylarla bağlantısını öğretir. Örneğin; sıcak ve soğuk kavramından sonra öğretmen çocuklarla sıcak günlerde serinlememiz veya soğuk günlerde ısınmamız için neler yapmamız gerektiğini tartışabilir. Bu şekilde çocuk öğrendiği bilgilerle çevresinde denetim kurmaya başlayarak, çevresel beklentileri ve duyarlılığını arttırır.

3.3. Anlık Etkinlikler: Çocuğun günlük yaşamda her an karşılaşabileceği fen ve doğaya ilişkin sorunlar ile bu sorunlara çocukların bulduğu çözüm yollarını kapsar. Bu aşamada öğretmenin duyarlı olması ve çocuklarla birlikteliği önemli bir konudur. Öğretmenin çocukları iyi gözlemlemesi gereklidir.

4. FEN BİLGİSİ ÖĞRETİMİNİN KONULARI
a. Çocuğun çevresindeki nesneler. Nesnelerin boyut, renk, şekil, ölçü gibi özellikleri ve nesneler arasındaki benzerlik ve farklılıklar, nesnelerin sınıflandırılması ve sıralandırılması.
b. Duyular ve işlevlerine ilişkin bilgiler.
c. Bitki ve hayvanlar gibi diğer canlıların özellikleri, canlı ve cansız varlıklar arasındaki temel farklılıklar.
d. Dünyamız ve uzayda oluşan olaylar ve özellikleri.

5. FEN ve DOĞA KÖŞESİ

Okulöncesi eğitim kurumlarında bir masa veya köşe fen bilgisi çalışmaları için ayrılmalıdır. Bu köşede çocukların doğadan toplayacakları taş, kabuk, böcek, yaprak, çiçek gibi malzemeler sergilenebilir. Çocuklar topladıkları materyallerle çeşitli koleksiyonlar yaparak, bunları biri birleri ile paylaşabilirler. Ayrıca bu köşede çeşitli baklagiller (fasulye, nohut, mercimek gibi) ve tohumlar (arpa, buğday gibi) da bulunur ve çocuklar konulara göre bunlarla farklı çalışmalar yapabilirler. Bu malzemeler köşede kavanozlarda saklanabilir ve çocuklar istediklerinde büyüteç ile bunları inceleme fırsatı bulabilirler. Köşeye işlenecek konuya bağlı olarak resimli kitaplar, afişler, resim bantları konabilir. Örneğin; hayvanlar ünitesi işlenirken köşenin duvarları çocukların görebileceği yükseklikte hayvan afişleri ile süslenebilir, çocukların incelemeleri için köşeye hayvan ansiklopedileri konabilir. Ayrıca köşede çocukların çevreye olan duyarlılıklarını arttırmak için hava grafikleri, sağlığın önemini anlatmak için, boy ve ağırlık grafikleri bulunabilir. Çocuklar bu yolla havadaki değişiklikleri izleyerek,grafiğe kaydedebilirler.

6. FEN KÖŞESİNDE BULUNMASI GEREKEN MALZEMELER

Çocukların toplayıp biriktirebileceği tohum, yaprak, çiçek, böcek gibi malzemeler. n Terazi n Büyüteç n Ölçme kapları n Ölçme kaşıkları n Termometre n Mıknatıs n Saat n Pusula n Mezura, cetvel n Dürbün n Küre n Elektrikli aletler (el feneri, saç kurutma makinesi, piller, teller, ampuller) n Çeşitli mutfak eşyaları (süzgeç, huni, pipet, plastik kaplar ve kovalar) n Un, tuz, şeker, toz boya, tutkal, mum, tebeşir n Balon, naylon torbalar, tahta çubuklar n Fen ve doğa konusu ile ilgili afişler n Bilim kitapları, slaytlar ve slayt makinesi n Bitki çimlendirme kapları n Fasulye, nohut, mercimek gibi değişik baklagiller ve tohumlar n Evcil hayvanlar ve bunlara ait yuvalar

7.FEN ve DOĞA KÖŞESİNİN ÖNEMİ ve YARARLARI

Fen ve doğa köşesi çocukların çevrelerini ve doğayı araştırma ve tanımalarına düşündüklerini açıkça ve rahatlıkla ifade edebilmelerine, sorgulama yoluyla meraklarını tatmin etmelerine fırsatlar sağlaması açısından büyük bir öneme sahiptir.

7.1. Fen ve Doğa Köşesinin Çocuklara Kazandırdıkları
1. Fen ve doğa çalışmaları çocuğun zihinsel, dil, sosyal ve motor gelişimlerine katkıda bulunur.
2. Çocuğun çevreye ve doğaya duyarlılığını arttırarak, yeni olumlu tavır ve tutumlar geliştirmesini sağlar.
3. Çocukların ilgi alanlarını genişleterek, etkili düşünmeyi öğretir ve problem çözme yeteneklerini geliştirir.
4. Çocuklar fen ve doğa köşesinde yaptıkları deneylerle basit sonuçlardan genellemelere gidebilirler.
5. Fen ve doğa köşesindeki çalışmalar uygulamaya yönelik çalışmaları olduğundan öğrenilenler çocuklar için daha kalıcı olur.
6. Fen ve doğa köşesinde çocuk başarısızlık endişesi duymadan düşüncelerini rahatlıkla ortaya koyabildiği için çocukta yaratıcılığın gelişmesi açısından da önemlidir.

 8. FEN BİLGİSİ ÖĞRETİMİNDE ÖĞRETMENE DÜŞEN GÖREVLER

 1. Fen ve doğa etkinliklerini çocuğun gelişim düzeyine uygun seçmelidir.
 2. Seçilen deneylerin uygulamalarını önceden yapmalı, kavramların doğruluğunu denetlemeli ve gerekli araç gereçleri eksiksiz olarak hazırlamalıdır. 3. Çocuk bir problemin çözümü için çalışırken öğretmen rehber konumunda olmalı, çocuğu özgür bırakmalı ve deneysel düşünmelerini sağlamak için onları cesaretlendirmelidir.
 4. Öğretmen bilimsel bir süreci başlatabilmek için çocuğu cesaretlendirmeli ve teşvik etmelidir. Örneğin; yüzen ve batan cisimlerle ilgili bir deneye başlamadan önce öğretmen çocukların malzeme (tahta parçası, taş, tüy, yaprak gibi) bulmaları için onları teşvik edebilir.
5. Öğretmen çocukların ilgisini konuya çekmek ve onları harekete geçirmek için çocuklara çeşitli sorular sormalıdır. Ancak bu sorular cevapları "Evet" veya "Hayır" olacak şekilde kapalı uçlu sorular olmayıp, onların düşünmelerini ve beyin fırtınası yaşamalarını sağlayacak şekilde açık uçlu olmalıdır. Örneğin; öğretmen "Daha önce hiç kar gördün mü?" yerine "Karın nereden geldiğini düşünüyorsun", "Sence kar nasıl oluşuyor?" gibi sorular sormalı ve bütün cevapları dinleyerek tartışmalıdır. Bu amaçla öğretmen genellikle sorularında "Niçin, nereden, nasıl, ne zaman" gibi soru kelimeleri kullanmalıdır.
6. Öğretmen çocukların yaratıcılıklarının gelişimi amacıyla, tek bir doğru cevap arama yerine, çocuklardan bütün cevapları beklemeli ve çocukların tümünü fikirlerini söylemeleri için cesaretlendirmelidir.
7. Öğretmen deney esnasında çocukların kendi kendilerine doğru cevabı bulmaları için onlara olanaklar yaratmalı ve onları cesaretlendirmelidir.
8. Öğretmen her an esnek olmalı ve beklenilmeyen bir durum olduğunda hemen konuyu çocukların ilgisini çeken yöne kaydırmalı ve tartışma başlatabilmelidir. Örneğin; bir deney esnasında farklı bir alet çocukların ilgisini çektiğinde olayı geçiştirmeyip, çocuklara bunu açıklamalıdır.
9. Öğretmen çocukların yaşadıkları çevreye duyarlı olmalarını sağlamaları açısından onların ilgilerini çevrelerine odaklayabilmelidir. Bu şekilde çocuk çevresinde olup bitenlerin farkında olacak ve duyarlılık kazanacaktır.
10. Çocukların çevrelerindeki dünyayı araştırarak, onlar için faydalı ve zararlı şeyleri fark etmeleri açısından öğretmen yönlendirme yapabilir. Örneğin; öğretmen fen etkinliğinde çocuklara hava, su, toprak gibi kaynakların önemini kavratabilir ve bunların hangi durumlarda insan sağlığına zararlı olabileceklerini tartışarak, çocukta erken yaşta çevre duyarlılığı ve sağlığını koruma bilinci oluşturabilir.
11. Fen etkinlikleri bir gösteri olmayıp, çocukların gözlem yapmaları ve soru sorarak keşfetmeleri üzerinde odaklanmalıdır.
12. Öğretmen fen konuları ile çocukların gerçekdışı korkularının üstesinden gelmesine yardımcı olabilir. Örneğin; gök gürültüsünden korkan çocuklara, bilimsel yolla bunu açıklayabilir.
13. Deney esnasında öğretmen çocukların sordukları soruları veya merak ettiklere konuları cevaplayarak (veya cevabını tartışarak) konunun ve kavramların yanlış anlaşılmasını engellemelidir. Eğer çocuk soru sormuyorsa, öğretmen sorular sorarak çocukların doğru anlayıp anlamadıklarını kontrol edebilir ve yanlış anlamalarını ortadan kaldırabilir.
14. Konu işlerken çocuklar tarafından öğretmenin cevabını bilmediği bir soru sorulduğunda, öğretmen içtenlikle bilmediğini belirterek cevabı çocuklarla birlikte tartışmalıdır. Eğer öğretmen yalan söyler veya çelişkili cevaplar verirse, çocuk bunu fark edebilir ve öğretmenine güveni sarsılabilir.
15. Bazı bilimsel kavramların açıklanmasında öğretmen çocuğun günlük yaşantısında kullandığı kelimelerden ve malzemelerden yararlanmalıdır. Örneğin; doğudaki bir öğretmen renkleri anlatırken "sarı" ile ilgili örnek vermesi gerektiğinde, "limon" yerine "buğday" örneği verdiğinde çocuğun yaşantısı ile daha uygun olabilir.Öğretmen böylece konuyu daha kolay açıklayabilir.
16. Öğretmen çocuğun araştırma ve incelemesi için ona güvenli ve tehlikesiz bir ortam hazırlamalıdır.

 9. OKULÖNCESİ EĞİTİMDE FEN BİLGİSİ ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ

 1. Deneyler: Bilimde bir gerçeği göstermek için yapılan denemelere "deney" denir. Bir başka deyişle deney, şartları tarafımızdan hazırlanarak doğa olaylarını tekrar etmektir. Okulöncesi eğitiminde fen çalışmaları içinde deney yönteminin kullanılması, çocukların merak ve araştırma duygularının geliştirilmesi, zihinsel yeteneklerini uyarması ve ileri ki okul yaşantısında başarılı olmaları açısından önemli bir konudur. Okulöncesi eğitimde fen çalışmalarında deneyler yapılmasının amacı bilgilerin gösterilerek çocuğa aktarılması olmayıp, çocuğun fen ve doğa ile ilgili olayları yaparak ve yaşayarak etkili bir şekilde öğrenmesidir.

9.1.1. Okulöncesi Çocuklar Açısından Deneyin Önemi ve Yararları
1. Deneyler doğada olup biten olayların küçük çocuklar tarafından daha iyi kavranabilmesi amacıyla yapılır. Bunun için deneylerin çocukların gelişim düzeylerine uygun ve anlayabilecekleri şekilde olmaları gerekmektedir.
2. Deney yaparak olaylar arası bağlantı kuran çocuklar doğaya ve yakın çevrelerine daha fazla duyarlılık kazanabilirler.
3. Deney yöntemi ile dikkat süreleri çok sınırlı olan bu yaş çocukları, farklı uyarıcılar ve nesneler sayesinde dikkatlerini daha uzun bir süre bir konuda toplayabilirler. Çünkü deney ortamı pasif etkinliklere oranla daha hareketli ve daha çekicidir.
4. Deney yaparken çocuklar neden sonuç ilişkisini kurabilirler ve problem çözmeyi öğrenebilirler.
5. Deneyler çocukların büyük ve küçük kas gelişimlerini ve el-göz eşgüdümünü destekleyici etkinliklerdir.
6. Çocuklar deney yaparken birçok yeni kelimeler kazanabilir ve kelime hazineleri gelişebilir.
7. Deney yaparken çocuğun kendisini rahat ifade edebilmesi, başarısızlık endişesi duymadan çalışması, çocukta aldığı sorumluluğu yerine getirme, kurallara uyma, paylaşma ve kendine güven duygularının gelişmesine yardımcı olur. Bütün bunlar dikkate alındığında deney yöntemi çocukların bilişsel, duygusal, psikomotor, dil ve sosyal gelişimleri açısından çok önemlidir.

9.1.2. Deney Seçilirken ve Uygulanırken Göz Önünde Bulundurulması Gereken Konular
1. Deneyler çocukların gelişim düzeylerine uygun olmalı ve onlar için zararlı bir öğe taşımamalıdır.
2. Uzun süreli deneyler çocukların ilgisinin kaybolmasına neden olacağından, sonuçları kısa sürede gözlenebilir deneyler seçilmelidir.
3. Etkili öğrenmeyi sağlamak için çocuklar deneye aktif olarak katılmalıdırlar.
4. Bir günde birden fazla deney yapılmamalıdır. Uzun süreli deneylerde (bitki çimlendirmek gibi) sonucu aldıktan sonra başka bir deneye geçilmelidir.

9.1.3. Deneyde Öğretmenin Rolü ve Dikkat Etmesi Gereken Konular
1. Öğretmen mutlaka deneyi önceden kendisi denemeli ve sonuçlarını almalıdır.
2. Deney önceden planlanmalı ve öğretmen gerekli tüm malzemeleri önceden hazırlamalıdır.
3. Deney sırasında çocuğun bilmediği veya yeni karşılaştığı bir kavram veya kelime geçtiğinde öğretmen bunu açıklamalı ve mümkün olabildiğince tekrarlayarak pekiştirmelidir.
4. Deney sırasında öğretmen ara sıra çocuklara açık uçlu sorular sorarak, anlayıp anlamadıklarını kontrol etmeli ve yanlış anlamaları önlemelidir.
5. Yapılacak deney ve ünite konusu arasındaki bağ çocuklara açıklanmalıdır.
6. Deney ve uygulamada öğretmen çocuğun kendi kendine keşfetmesi için olanaklar yaratmalı ve çocuğun başarı duygusunu tatmasını sağlamalıdır.
7. Çocukların bildikleri olaylardan yola çıkarak, bilmediklerine geçmeli ve çocukların olaylar arasında bağlantı kurmaları için öğretmen sorular sormalı ve tartışmalıdır.
8. Deney sonucu öğretmen pekiştirmek amacıyla, sınıfça tartışmalı ve çocuklara deneyle ilgili sorular yöneltmelidir.
9. Deneyde öğretmen rehber konumunda olup, çocukların aktif katılımlarını sağlamalıdır. Bu şekilde edinilen bilgiler çocuklar için daha kalıcı olur.

9.1.4. Deneyde Öğretmenin Karşılaşabileceği Sorunlar
1. Öğretmen her üniteye uygun deney bulamayabilir.
2. Bazı deneyler tüm çabalara rağmen başarısız sonuçlanabilir. Böyle bir durumda öğretmen doğruyu söylemeli ve hatanın nereden kaynaklanabileceğini ilk adımdan başlayarak kontrol etmelidir.
3. Öğretmen kesin sonuç alacağından emin olmadığı deneyleri çocuklarla birlikte yapmamalıdır.
4. Kalabalık bir sınıfta deneyin uygulanması zor olacağından, konuya bağlı olarak küçük gruplarla çalışılabilir.

9.2. Bitki Yetiştirme: Okul öncesi eğitimde hayatımızda önemli yer tutan bitkilerin nasıl yetiştirildikleri, büyümelerini etkileyen faktörler, büyümelerindeki farklılıklar gibi bitkiler hakkındaki bilgileri çocuklara öğretebilmek için fen bilgisi öğretiminde bazı bitkiler yetiştirilebilir ve bu yolla çocuklara bitkilerin de yaşayan canlı varlıklar olduğu kavratılabilir. Bitki yetiştirme çalışmaları çocuklara gözlem yapma, sınıflandırma, ölçme, tanımlama gibi birçok olanaklar sağlamaktadır. Bu amaçla çocuklar sınıfta saksılarda çim, çiçek, fasulye, patates, havuç gibi bazı bitkiler yetiştirebilirler. Bitki yetiştirmek pahalı bir etkinlik olmayıp, bu amaçla öğretmen yoğurt kutusu, süt kutusu, pasta kalıbı, delinen mutfak eşyaları gibi artık malzemeleri kullanabilir. Uygun olduğu durumlarda, bahçede marul, soğan, maydanoz gibi bitkiler yetiştirilerek, çocukların gözleyerek öğrenmeleri sağlanabilir ve ayrıca bunların bakımı ile ilgili sorumluluklar çocuklara verilebilir. Bu şekilde çocuklar bitkilerin yetişmesini ve bakımını daha yakından inceleyebilir ve öğrenmelerinin daha kalıcı olması sağlanabilir. Bitki köşesi için öğretmen çocukların da yardımıyla; n Bitki ve meyvelerin çekirdeklerini biriktirip, çocuklara bunları tanıtabilir ve uygun olanları yetiştirebilir. n Gerek çocukların evden getirecekleri sebze ve meyveler, gerekse çevreden toplanacak bitki ve çiçeklerle, bitki müzesi hazırlanabilir ve çocuklarla bunlar etiketlenebilir. n Öğretmen çocuklarla çevre gezileri yaparak doğal bitki örtüsünü inceleyebilir.

9.2.1. Bitki Yetiştirme Çalışmalarının Amaçları
1. Çeşitli bitkilerin yetiştirilmesi ile çocukların bitkileri tanımalarını sağlamak ve bilgi edinmelerini kolaylaştırmak.
2. Çocukları değişik ilgi alanlarına yöneltmek.
3. Çocukların olay ve nesneler arasında ilişki kurmalarını sağlamak.
4. Çocukların çevrelerini algılamalarına yardımcı olmak ve çevre duyarlılığı kazandırmak.
5. Çocuklar da akıl yürütme yeteneğini geliştirmek.
6. Problem keşfetme ve çözme yeteneğini kazandırmak.
7. Kavram ve dil gelişimlerine yardımcı olmak.

9.2.2. Bitki Yetiştirme Çalışmalarının Çocuklara Kazandırdıkları
1. Çocuk bitki yetiştirerek, bitkinin yeşermesi için havaya, suya ve ışığa ihtiyaç duyduğunu kavrar.
2. Bazı tohumların yeşermesi ve bitkilerin topraktan çıkması için daha uzun süreye ihtiyaç olduğunu görebilir. Bu yolla farklılık ve benzerlikleri karşılaştırabilir. 3. Doğru sonuçlara ulaşmak için uygun koşulların gerekliliğini kavrayabilir.

9.2.3. Bitki Yetiştirme Çalışmalarında Öğretmenin Rolü
1. Bitki yetiştirme esnasında öğretmenin rolü çocuklara rehberlik etmek, onları gözleyerek desteklemek ve problem çıktığı durumlarda onlara yardım etmektir.
2. Öğretmen mevsim ve çevresel koşulların uygunluğuna göre, sınıf içi veya bahçede çocuklarla bitkiler dikilebilir, çocukların bitkinin yetişmesini gözlemeleri için onları yönlendirebilir ve sorumluluk verebilir.
3. Bitkiler büyürken tohumdan çıkma, ilk yaprak, ilk çiçek, boy uzunluğu gibi özellikler çocuklarla birlikte bir grafik üzerinde kaydedilebilir. Grafik sonuçları çocuklarla incelenerek, farklı yetiştirme koşulları veya farklı bitkiler arasındaki benzerlik ve farklılıklar nedenleri ile tartışılabilir.
4. Bitkiler büyürken çocuklar büyüme şekillerini inceleyebilirler. Örneğin, sarmaşığın tırmanması, bezelye ve fasulyenin sırığa sarılması ve marulun yapraklar halinde büyümesi gibi.
5. Bazı bitkilerin yetiştirilmesinin çok uzun süre aldığı durumlarda, aşama aşama resimleri ve slaytları çekilerek, daha sonra bunlar çocuklarla incelenebilir

İki Yaş Çocuğunun Gelişim Özellikleri

İki Yaş Çocuğunun Gelişim Özellikleri
İki yaş çocuğu en iyi şekilde koklama, tatma, dokunma, duyma ve görme duyuları yoluyla öğrenebilir. Çok meraklıdırlar ve her şeyi araştırıp keşfetmek isterler. Çok cesaretlidirler ve onların bu araştırıcı doğaları yetişkinleri korkutabilir. Bu nedenle, kısıtlanmaksızın denetlenmeleri gerekebilir. Dikkat süreleri 2-5 dakika gibi çok kısadır. Ancak bir şey onlara çok ilginç gelirse daha uzun bir süre etkinliğe katılabilirler. Bu dönemde çocuklar sık sık "hayır" kelimesini kullanır ve hatta çok hoşlandığı birşeyi isteyip istemediği sorulduğunda dahi hayır diyebilirler. Bu nedenle onlara "yemek için hazır mısın?" diye sormak yerine, "öğle yemeği zamanı" diye belirtebiliriz.. İki yaşındaki çocuk ancak iki-üç kelimelik cümleler kurabilir. Bu dönemde merak duygularının da bir sonucu olarak, sık sık "ne, niçin, nerede" gibi sorular sorarlar. Ancak onlar konuştuklarından daha fazla kelimeyi anlayabilirler.

Zihinsel Gelişim Özellikleri
Yapılabilecek Aktiviteler
Şekilleri yerleştirebilme

*Çocukların rahatlıkla alıp kullanabilecekleri yerlere oyuncaklarını yerleştirmelerini saglama

*İçerisine şekilleri yerleştirebilecekleri şekil kutuları verme Sınırlı ilgi süresi

*Çocuklara 2-5 dakika sürecek kısa hikayeler okuma

*Çocuklarla şiir ve parmak oyunları tekrarlama Yetişkini taklit

*Çocukların kullanabilmeleri amacıyla, dramatik oyun köşesinde şapka, çanta, küpe gibi aksesuarlar bulundurma

*Çocukların kendilerini görebilecekleri yerlere aynalar asma

bebeklerde ağız diş sağlığı


Bebeklerde ağız bakımı
Bebeklerin, en azından ilk dört ay anne sütü ile beslenmeleri ağız çevresindeki yumuşak doku ve kas fonksiyonlarının normal gelişimini sağlayacaktır. Anne sütünün yetersiz olduğu durumlarda fizyolojik başlıklı (damaklı, kesik uçlu) biberon kullanımı gerekir.

Bebekler 1 yaşından itibaren bardak ve kaşıkla beslenmeye alıştırılmalıdır.

Biberonla beslenme en fazla 2 yaşına kadar devam edebilir. Parmak emme, yalancı emzik kullanma gibi alışkanlıklara 2 - 2,5 yaşına kadar izin verilebilir. Eğer parmak emme alışkanlığı mevcutsa, bunun sebebi araştırılarak 3 - 6 yaş arasında bu alışkanlık mutlaka giderilmelidir.

Solunum problemleri, çene gelişmesi üzerine olumsuz etki eder. Burundan değil de, sadece ağızdan soluma durumu mevcutsa (bu durum uykuda daha iyi anlaşılır) muhakkak kulak burun boğaz uzmanına danışılmalıdır.

çürük tedavisi


Çürük tedavisi
Diş sert dokularının madde kaybı ile birlikte ilerleyen hastalığına çürük denir. Diş sert dokularında kaybolan maddeyi yerine koyacak bir yenileme ya da tamir olayı olmaz. yani çürükte madde kaybının dokularca tamir olanağı yoktur. ayrıca çürük boşluğu çürütücü etkenlerin yerleşmesi, gelişmesi ve korunması için bir barınak teşkil eder. Bu nedenle çürük tedavisinde başlıca iki çaba vardır:

Çürütücü etkenlerin barınağını ortadan kaldırmak ve dişteki madde kaybını birtakım dolgu malzemeleri ile gidererek tekrar iş görür hale getirmek... eğer elimizde çürüyerek kaybolan diş dokularını fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerine sahip ve tedavi edilecek dişe mükemmel bir şekilde yapışıp kaynaşabilecek bir dolgu maddesi bulunsaydı çürüğü temizlemek ve doldurmak basit bir işlem olurdu. ancak bugün bu özelliklerin tümüne sahip bir dolgu maddesi olmadığı için, ön dişlerde estetiği arka dişlerde de dayanıklılığı sağlayan çok çeşitli dolgu maddeleri kullanılmaktadır. bu maddelerin değişik özellikleri nedeniyle dolgu yapma tekniklerinde en uygun şekil ve yöntem dişten dişe değişmektedir.

Çürük tedavisinde kullanılan malzemeler nelerdir?

* çinko içerikli genelde geçici amaçla kullanılan maddeler
* kalsiyum içeren dişi iyileştirici özelliğe sahip maddeler
* gümüş, kalay, çinko,altın içeren dayanıklı maddeler
* cam, alüminyum, fosfat ve yapay reçinelerin bir karışımı olan estetik amaçlı kullanılan maddeler
* alüminyum silikat cam partiküllerinden oluşan çok çeşitli amaçlar ile kullanılan maddeler
* ağız dışında hazırlanıp dişe yapıştırılan (bonding) blok malzemeler

diş sağlığı


Çürük Dişler Düşük Nedeni Olabilir
Hamilelik döneminde vücuttaki hormonlarda görülen değişiklikler, dişetlerinde iltihap oluşmasına ve dişlerin çabuk çürümesine uygun bir ortam oluşturur.

Hamileyken dişte ne gibi değişiklikler gözlenir?

Hamilelik döneminde östrojen ve progesteron hormonlarında artış gözlenir. Bu artışla beraber ağız ortamında bazı değişiklikler olur. Damarlanma ve kan akışının artışı ile dişetleri şiş, kızarık ve gevşek bir halır. Şişen dişetleri yiyecek artıklarının tutunması için ideal ortamı sağlar. Böylece ağız ortamı bakterilere karşı çok daha hassas bir duruma gelir. Bakteri aktivasyonunda artış gözlenir. Bu ağızda rahatsızlıklar, yeme güçlüğü ve şiddetli kokuyla seyreder.

Ağızda bakteri aktivasyonunun artması hamileler için ne gibi tehlikeler doğurur?

Bakteri aktivasyonunun artışı, istenmeyen enfeksiyon riskini de beraberinde getirir. Ağız içi enfeksiyonu olan hamilelerde, erken doğum ve düşük kilolu bebek riski 7 katına çıkar.

Değişen yemek alışkanlığı, dişlere nasıl yansır?

Hamilelikle birlikte sık sık ve az miktarda beslenme olur. Ağız bakımı da bu yeme sıklığını takip etmelidir. Hamileliğin ilk üç ayında sıkça görülen sabah bulantıları diş fırçalamayı ve bazen beslenmeyi de zorlaştırabilir. Eğer bu bulantılar kusmayla birlikte görülürse, ağız bakımı daha da önem kazanır.

Kustuktan hemen sonra diş fırçalanmalı mı?

Kustuktan hemen sonra diş fırçalanmamalı, ağız bol suyla çalkalanmalıdır. Aksi halde mide asiti ile birleşen diş fırçalama işlemi, dişlerin yapısında aşınmalara yol açar. Ancak çalkalamayı takiben 1 saat sonra dişler fırçalanmalıdır.

Diş temizliği yaptırılır mı?

Hamileliğin başlangıcıyla birlikte diş hekimine gidilmelidir. Diş taşı temizliği de tüm hamilelik boyunca yapılabilir.

çene ekleminde ağrı

Çene ekleminde ağrı
Çene Eklemi

Çok ilginizi çekmemiş ve farketmemiş olsanız da çene ekleminiz günde yüzlerce kez kullandığınız bir ekleminizdir. Her iki tarafta alt çene ile kafatasının, kulağın hemen önünde birleştiği yerdedir. Her çiğneme hareketi yaptığınızda onu kullanıyorsunuz. Hatta her konuştuğunuzda ve yutkunduğunuzda (üç dakikada bir kere) onu hareket ettiriyorsunuz. Böylece en sık kullanılan eklemlerden birisidir.

Elinizi kulak kepçenizin önündeki üçgen şeklinde yapının üzerine koyarak bu eklemi bulabilirsiniz. Parmağınızı birazcık ön tarafa doğru kaydırıp bastırınız ve ağzınızı açıp kapatınız. Hareketini hissettiğiniz eklem çene ekleminizdir. Ayrıca serçe parmağınızı tırnağınız arka tarafa gelecek şekilde kulağınızın içerisine sokup ağzınızı açıp kapattığınızda da bu ekleminizi hissedebilirsiniz.

Bu işlem çene ekleminde bozukluk olanlarda önemli ölçüde rahatsızlık yaratır aynı şekilde hekimler de teşhis için aynı yöntemi kullanırlar.

Çene Eklemi Nasıl Çalışır?

Bir şeyi kuvvetlice ısırdığınızda sadece dişlerinize değil aynı zamanda çene ekleminize de kuvvet uygularsınız. Fizik terimleri ile çene “kaldıraç” ve çene eklemi “dayanma noktası”na benzer. Gerçekte çene ekleminde birim alana uygulanan basınç çeneye uygulanan birim basınçtan çok daha fazladır. Bu tür kuvvet ve basınçların üzerinden gelebilmesi için çene eklemi kayar şekilde hareket eden bir eklem tipidir.

Bundan dolayı çene eklemine uygulanan basınç daha geniş bir alan üzerine yayılır böylece eklemdeki hasar ve yırtıklar daha çabuk iyileşebilir.

Eklemler hareketin hassas olmasını sağlamak amacıyla lastiksi ve kaygan bir yapı olan kıkırdak ile döşelidir.

Çene Eklemi Nasıl Bozulur?

Alışkanlık olarak çenenizi sıkıyor, gıcırdatıyor ve kaydırıyorsanız eklem içerisindeki kıkırdağı zedelersiniz. Birçok insan uyurken dişlerini gıcırdatır ve oda arkadaşları bunu söyleyene kadar farkında olmayabilir. Aynı şekilde günün uzun bir zamanını sakız çiğneyerek geçiriyorsanız çene ekleminize, yemekler arasında kendine gelme fırsatını tanımıyorsunuz demektir. Yemeğinizi hep aynı çene tarafında çiğniyorsanız bu taraf eklem üzerinde normalden fazla basınç yaratarak ekleminizi yıpratıyorsunuz demektir. Bu en sık bir tarafta diş probleminiz varsa veya bir diş tedavisi görüyorsanız gerçekleşir.

Birbiri ile tam oturmayan dişler, suçludur. Buna “uygunsuz ısırık” denir. Çenenin bir tarafındaki dişlerin diğer taraftan daha önce kapandığında çene ekleminizde, basınç farkından dolayı nasıl fazla bir yıpranma olduğunu tahmin edersiniz.

Yukarıda anlatılan bozuklukların her birinde, eklemde, belli bir noktada hasar oluşur. Bu hasar sinir ucuna kadar ulaşırsa ağrı duyulur. Travmatik tip bir eklem bozukluğudur bu. Bu bozukluk “ağrılı” veya “yanlış görev” yapan eklem anlamındadır.

Çene Eklem Rahatsızlığını Nasıl Hissedersiniz?

Her yutkunuşta, esnemede, çiğnemede, konuşmada ortaya çıkan batıcı ve şiddetli bir ağrı olabileceği gibi, sürekli ve donuk bir ağrı da olabilir. Ağrı, eklemin yer aldığı, hemen çene önündeki bölgede olabileceği gibi birçok yere de yansıyabilir. Ağrı, ekleme yapışan kaslarda spazm oluşturarak yüze, başa, kulağa ve çeneye yansıyabilir. Bazı kişiler migren, sinüs ve boyun ağrılarının sebebini çene eklemine bağlarlar fakat günümüz bilgisi içinde bu durumu açıklamak kolay değildir.

Ağrının en sık odaklandığı yer kulaktır. Birçok kimse kulak doktoruna “kulağında ağrı olduğu” ve “iltihap kaptığı” endişesi ile başvurur. Kulak ağrısı ile birlikte işitme kaybı ve kulak zarında bir bozukluk yoksa kulak hekimi ağrının kaynağı olarak “çene eklemi”nden kuşkulanır.

Ağrının yanında eklemin yolaçtığı bazı şikayetler de vardır. Ağız iyice açıldığında bazı kimselerde “çıt” diye bir kayma veya açılma sesi duyulur. Ağız açık şekilde kilitli kalabilir veya ileri dönemlerinde ağızın açılmasını iyice kısıtlanabilir. Birçok kimse kulaklarında çınlama hisseder, bu çenenizi çok sıktığınızda hissettiğiniz çınlama gibidir.

Çene Eklemi Bozukluğu İçin Ne Yapılabilir?

Şayet hafif bir eklem bozukluğunuz varsa ve erken teşhis edilmişse şu önerilerden fayda görürsünüz:

1-Çenenizin sağ ve sol tarafını çiğnemede eşit kullanınız.

2-Bilinçli olarak yapıyorsanız dişinizi gıcırdatmayı ve sıkmayı bırakınız.

3-Sakız çiğnemeyiniz.

4-Sert, zor çiğnenen yiyeceklerden kaçınınız.

5-Günde en az iki kere yarım saat çene ekleminiz üzerine sıcak uygulayınız.

6-Hekiminizin önerdiği bir ödem çüzücü veya mideniz rahatsız değilse aspirin kullanınız.

İlk dört madde çene ekleminiz üzerindeki yırtık ve zedelenmeyi azaltmak içindir. Beş ve altıncı maddeler iyileşme işlemini hızlandırmak içindir. Aspirin ve diğer ödem çözücü ilaçlar şişliğin azalmasında çok etkindirler zaten bu yüzden romatizmalı kimseler tarafından çok kullanılırlar. Çene eklemi üzerinde de çok etkindirler.

Dişlerinizin ve ısırmanızdaki uygunluğunuzun kontrolü yardımcı olabilir.

Çok şiddetli ağrının varlığında bir çene cerrahı veya diş hekiminin konsültasyonuna ihtiyaç duyulabilir. Diş hekiminiz size uygun bir ağız açıcı ve kas spazmını önleyici protez yapabilir.